Akvaryum, Akvaryum Balıkları, Akvaryum Canlıları, Akvaryum Bitkileri, Balık hastalıkları, Balık Yemleri, Tatlı su akvaryumları, Tuzlu su akvaryumları, Canlı Balık Yemleri, Akvaryum Hesaplamaları

Bitkili Akvaryumda Sirkülasyonun Önemi

Sirkülasyon bitkili akvaryumda önemli bir unsurdur. Tabi burda suyun akıntısından bahsediyoruz. Öncelikle su nedir bir onu incelemek gerekir diye düşünüyorum.

Su sadece su değildir

Su 2 hidrojen bir oksijen atomlarının arasında bağ kurmasıyla oluşur. Bu şekilde elde edilen su saf sudur. Ancak su dendiğinde özellikle ki akvaryumdan bahsediyorsak bu su saf su değildir. Su aynı zamanda bir çok elementi çözme ve bünyesine dahil etme yeteneğine sahiptir. Yani tankınızdaki su sadece hidrojen ve oksijen’den ibaret değildir. İçinde çözünmüş potasyum, magnezyum, nitrit, nitrat, amonyum, demir gibi bir çok elementi ve ayrıca plankton, algea gibi bir çok da canlıyı bünyesinde barındırır.

Heterojen vs Homojen

Tankınızdaki su ne kadar filtrasyonunuz çalışsa da %100 homojen değildir. Örneğin kumunuzun içinde hapsolmuş nerdeyse hareketsiz olan sudan bir örnek, bir de su seviyesine yakın bir bölgeden aldığınız suyu TDS metre ile test ederseniz, tabandaki suyun değerlerinin çok daha yüksek olduğunu göreceksinizdir. Kumunuzun içindeki su, gübre elementlerini çözüp bünyesine kattığı için içinde çözünmüş madde miktarı çok daha fazla olacaktır. Yani kısacası tankınızdaki su homojen değildir.

Peki suyun heterojen olmasının ne gibi dezavantajları var?

Suyun çözerek bünyesine kattığı bir çok element ve mineral hem bitkileriniz hem de diğer canlılarınız için besin niteliğindedir. Su kolonunuzda çözünmüş bu besinler filtre kısmında daha az iken tankın bir diğer ucunda ise fazla ise, iki taraftaki bitkilerin gelişimleri de farklı olacaktır.
İyi bir sürkülasyon ile akıntı sağladığınızda su kolonunda serbest olarak çözünmüş olan besinler tankın her tarafına eşit şekilde dağılabilir. Böylece tankın içindeki tüm canlılar bu besinlerden faydalanabilir.

Sirkilasyonu sağlarken nelere dikkat edilmeli?

Şimdi sizinle ufak bir deney yapalım. Elinize ağzınıza yaklaştırın ve ağzınızı tam açarak elinize doğru üfleyin. Elinizde bir sıcaklık hissedeceksiniz. Eğer dudaklarınızı büzerek nefesinizi üfleyecek olursanız bu sefer de elinizde bir soğukluk hissedeceksiniz.
Sirkilasyonda da pompalanan su, eğer dudaklarınızı büzdüğünüz gibi ince bir delikten tazyik ile geçecek olursa yani birim zamanda birim yüzey ile temas eden su miktarı fazla olacağından bu yüzeye önce bakteriler tutunacak sonra da yosunlar bu yüzeye tutunup bakteriler ile beslenmek isteyecektir. Yani uzun lafın kısası su bastığınız boruda, suyun ilk temas ettiği camda yosunlanma meydana gelecektir. Bunun önüne geçmek için ise suyu lily pipe gibi bir aparatla dağıtarak sirkilasyonunuzu sağlamak daha sağlıklı olacaktır.
Doğru sirkilasyonu suyu akvaryumunuzda dairesel bir şekilde gezecek şekilde kurmalısınız. Bunun için filtrenizin basış ve emiş borularını doğru konumlandırmalısınız. Tankınızın ince ve uzun; hacminin yüksek olması durumunda ek olarak bir iç filtre veya dalga motoru ile sirkülasyonu destekleyebilirsiniz.
Ayrıca iyi bir sirkilasyon ile bitki yapraklarına daha fazla su temas eder ve bitkiler yapraklarından daha iyi beslenebilirler.

Aşırı sirkilasyondan kaçının

Aşırı sirkilasyon balıklarınızın akıntıya karşı koymaya çalışırken yorulmasına, dirençlerinin düşmesine ve hastalıkların akabinde ölümlere yol açabilir. Bitkilerinizi köklerinden sökebilir, bitki yapraklarında saç ve sakal yosunlarının oluşmasına sebebiyet verebilir.

Tankı Hacmine Göre Filtre Seçimi

Doğru sirkilasyon için filtre seçimi önemli bir rol oynar. Filtrenin debisi kadar, suyu tankınıza veriş şekli de sirkilasyonunuzu etkiler. Örneğin şelale filtreler suyu yukarından aşağı doğru verdiği için şelale filtreler ile tankın içinde dairesel bir sirkülasyon oluşturmak zordur.
Dış filtre dairesel bir sirkülasyon için uygun bir filtre modelidir. Emiş ve basış borularını tank içinde istediğiniz yere konumlandırarak güzel bir sirkülasyon sağlayabilirsiniz.
Bununla birlikte seçeceğiniz filtrenin debisi de önemlidir. Okuduğum forumlarda gördüğüm yanlış bir tespiti burdan paylaşmak istiyorum:
Bitkili akvaryumda filtrenizin debisi tank hacminin 10 katı olmalıdır.
O zaman 50 litrelik bir tanka 500 lt/saat debiye sahip bir filtre tankın ve içeride kopan kasırgayı bir izleyin derim 🙂
Yani bunu hesaplamanın matematiksel bir formülü veya bir grafiği olsaydı, 45 derece düz ilerleyen bir doğru orantı grafiği değil parabol şeklinde ilerleyen bir grafiği olurdu bence. Çünkü hacim azaldıkça sirkülasyonun gezeceği yol miktarı daha fazla azalıyor. Ayrıca tankın hacminden çok burada hesaplanması gereken değişken bence sirkülasyonun katedeceği mesafe olmalıdır.
Yine de kaba bir hesapla tankın net hacminin 3-5 katı debiye sahip bir filtre seçerek, daha sonra gözlemlerinize göre sirkülasyonunuzu iyileştirebilirsiniz. Debisi ayarlanabilir filtreler kullanmak da size kolaylık sağlayabilir.

Sirkülasyonda Hardscape Tasarımınızın Rolü

Diyelim ki tank hacmine oranla debisine karar verdiğiniz bir filtre kullandınız ve su çıkışını kocaman bir kayanın dibine konumlandırdınız. Bu sefer kayaya çarpan su hiç istemediğiniz yerlere gidip kayanın arkasındaki suyu hareketsiz bırakırsınız. Yani sirkülasyonu oluştururken kullandığınız hardscape tasarımı da önemli bir rol oynar. Sirkülasyonu hardscape’inizin etrafını dolanacak şekilde konumlandırmaya çalışmalısınız.
İyi bir sirkülasyon tankızın içindeki suyu hareketli tutan, hardscapinizin etrafında dairesel şekilde yol alan, bitki yapraklarını hafif salınım yapacak şekilde hareketlendirecek, balıklarınızı yüzmeye teşvik edecek ancak yormayacak bir yapıda ve vektörde olmalıdır. Her ne kadar internette bunun için formüller vs üretilse de bunu kurabilemenin yolu ise gözlem ve gözlemlerinize göre müdahelelerde bulunmaktır.

Oku

Akvaryumda Kullanılabilecek Ağaçlar

Akvaryumda Kullanılabilecek Ağaçlar: Akvaryum tasarımında kum ve kayalar gibi ana tasarım objelerinden biri de ağaçtır. Petshop’lardan mangrowe, mopani, yati kökü gibi 3-4 farklı türde ağaç bulmak mümkün. Ancak görünüş itibari ile bu ağaç türleri eğer tasarımınıza uymazsa ve/veya ekonomik bir bitkili akvaryum kurmak istiyorsanız doğal malzemeleri kullanmak isteyebilirsiniz. Ancak doğadan toplayacağınız her ağaç türü bitkilerinize uygun olmayabilir. Tankınızın suyuna yapacağı bazı salınımlar canlılarınızı olumsuz etkileyebilir, hastalanmasına sebep olabilir. Doğadan ağaç topladığınızda aşağıdaki ağaç türlerini güvenle akvaryumunuzda kullabilirsiniz:

Akvaryumda Kullanılabilecek Ağaçlar Listesi

  • Kavak Ağacı Odunu ve Kabuğu (Aspen Wood and Bark)
  • Dişbudak Ağacı Odunu ve Kabuğu (Ash Wood and Bark)
  • Bambu (Bamboo)
  • Mantar Meşesi Kabuğu (Cork Bark)
  • Hindistan Cevizi (Coconut)
  • Kocayemiş Ağacı ve Kabuğu (Madrona Wood and Bark)
  • Mopani (Mopani)
  • Akçaağaç Odunu ve Kabuğu (Maple Wood and Bark)
  • Üzüm Ağacı Odunu (Grape Wood)
  • Köknar Ağacı Kabuğu (Fir Bark)
  • Hurma Ağacı (Date Palm)
  • Kaktüs İskeleti (Cactus Skeleton)
  • Bataklık Servisi (Bald Cypress)
  • Çınar
  • Söğüt
  • Yeni Dünya
  • Dut
  • Kayısı
  • Elma
  • Tespih Ağacı

Akvaryumda Kullanılmaması Gereken Ağaçlar Listesi

  • Çam
  • Köknar
  • Sedir
  • Ladin
  • Selvi
  • Melez
  • Kavak
  • İncir
  • Yalancı Karabiber Ağacı
Doğadan, akvaryumda kullanılabilecek ağaçları bulduktan sonra doğrudan kesinlikle akvaryumunuzda kullanmayın. Uzun süre doğada bulunan bu ağaçlar bir çok paraziti de beraberinde getirebilirler. Bu yüzden hem tuttukları ve suyunuzu sarartacak tanin maddesinden arındırılması hem de sterilizasyonu için bu ağaçları su berraklaşıncaya kadar kaynatmanızı tavsiye ederiz. Böylece ağaç lifleri de genişleyip su alacak duruma gelir ve suyun içinde batabilirler. Su üzerinde yüzen bir ağaç ile tahmin edersiniz ki tasarım yapılamaz.
Bir diğer yöntem ise Cadence marka 100 kat vernik diye hobi marketlerde satılan suya dayanıklı vernik ile ağaçlarınızı kaplayabilir ve suyla temasını kesebilirsiniz.
Son olarak, tasarımınızı tamamlamak için ağacınıza moss, fern ve anubias gibi bitkileri yapıştırıcı ile tutturabilir veya misina ile bağlayabilirsiniz. Tüm bu işlemler size zor geliyorsa moss ağacı alarak tankınıza farklı bir görünüm kazandırabilirsiniz.

Oku

Akvaryuma Doğadan Bulduğunuz Bitkileri Eklemek

Akvaryuma doğadan bulduğunuz bitkileri eklemek forumlarda sıkça tartışılan bir konu. Akvaryumcudan bitki almak yerine doğadan bitki toplayıp akvaryuma eklemek özellikle biyotop tasarımcılarının sıklıkla yaptığı bir çalışma. Ekonomik bir çözüm olduğu kadar aslında bir Ar-Ge çalışması da denebilir. Hobiye çevrenizdeki bir ortamdan bitki türü kazandırabilirsiniz. Veya zaten hobide satılan bir bitkiyi, maliyetsiz bir şekilde temin edebilirsiniz. Tabi bu işlemler sırasında doğadaki parazitleri de tankınıza taşımak gibi riskler mevcut.

1. Araştırma

Doğadan bulduğunuz bitkinin latince ismi size bitkinin gereksinimleri hakkında bir çok bilgi verebilir. Bu noktada botanik veya su ürünleri konusunda uzman bir arkadaşınızdan yardım alabilirsiniz. Eğer bulduğunuz bitki, nihai kullanmak istediğiniz tankın su şartlarında yaşayamayacak bir bitki ise bunca zahmete girmeden hemen vazgeçebilirsiniz. Yada bitkinin gereksinimleri size adaptasyon sürecinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiği konusunda çok yardımcı olacaktır.

2. Sterilizasyon

Strelizasyon doğal ortamdan tankınıza taşınabilecek parazitleri karşı büyük önem taşır. Strelizasyon için bir çok yöntem bulunsa da bizim tavsiye ettiğimiz yöntem Permasol (Potasyum Permanganat). Permasol boyayıcı ve zehirli bir madde olduğundan evinizde çöpe atabileceğiniz bir kap bulup, içine bir miktar su koyun ve eczanelerden temin edebileceğiniz Permasol’den bir tableti suda eritin. Bunu yaparken cildinizin ve gözünüzün permasol ile temas etmediğinden emin olun.
Yaklaşık 15 dakika bitkileri bu suda beklettikten sonra, akan soğuk musluk suyununun altında bolca yıkayın ve bitkinin Permasol’den arındığından mutlaka emin olun.

3. Adaptasyon

Adaptasyon için ayrı bir tank kullanmak, ana tankınızı parazit veya permasol kalıntısı gibi risklerden uzak tutacaktır. Ayrıca adaptasyon sürecinden ana tankınızdaki canlılar etkilenmeyecektir. Adaptasyon için ilk önemli parametrenin ısı olduğunu söyleyebiliriz. Mümkünse doğadan bitki toplamaya elinizde bir termometre ile gidin ve su sıcaklığını not edin. Adaptasyon sürecine bu ısıdan başlayıp, evinizdeki akvaryumun ısısına yavaşça haftalık peryotlar ile yaklaşmaya çalışın. Bu noktada ısıtıcı kadar, soğutucu fana ve ısıyı sabitlemek için bir termostata
 ihtiyacınız olacaktır.
Adaptasyon tankınızın şiddeti ayarlanabilir ışıkları, CO2 takviyesi olması önemlidir. Ayrıca gübre açısından da zengin bir zemine sahip olması adaptasyon sürecini kolaylaştıracaktır.
Adaptasyonu tamamen kendi kurallarınıza göre yapacağınızı söyleyebiliriz. Çünkü burada önemli olan ışık, gübre, ısı ve CO2 parametrelerini doğal ortamdakine yakın değerlerde başlayıp, bitkinin sağlığını gözlemleyerek yaklaşık bir haftalık aralıklarla balık baktığınız tankın değerlerine çekmeniz gerekiyor. Tabi bu noktada Ph metre, TDS metre ve test kitleri size çok yardımcı olabilir.
Adaptasyon sürecinde bitkiniz yeni koşullara uyum sağladıkça form değiştirebilir. Yapraklarının şekli, rengi ve birçok farklılığı gözlemlemeniz gibi not etmeniz, fotoğraflar çekmeniz araştırmanız açısından iyi olacaktır.
Adaptasyon sürecini bitirmenizin ardından yaptığınız çalışmayı bizlerle de mutlaka paylaşın. Kim bilir belkide hobiye orijini Türkiye olan endemik bir tür kazandırmış bile olabilirsiniz.

Oku

Bitkili Akvaryumda Su Değişimi

Bitkili akvaryumda su değişimi tatlı su ortamlarındaki akıntı, buharlaşma ve yağmurun simülasyonu olarak düşünülebilir. Doğal tatlı su ortamları genellikle bir yeraltı tatlı su kaynağından beslenir ve bazı tatlı su kaynakları tuzlu suya akar. Bu doğal bir su değişimidir. Bunun yanında böyle bir sirkilasyona sahip olmayan kapalı tatlı su sistemlerde ise mevsimsel buharlaşmanın sebep olduğu su kaybını yağmur besler.



Akvaryumda Su Değiştirilmezse Ne Olur?

Akvaryum da kapalı bir sistemdir. Yani balık, bitki ve diğer canlıların organik atıkları zamanla su içerisinde birikir. Bu birikim kümülatif olarak artacağından su değişimi yapılmadığı takdirde ilerleyen zamanlarda suyun renginin değişmesi, bulanıklık, kötü koku ve yosun gibi belirtiler gözlemlenir. Bu belirtiler akvaryumunuzun suyunun kalitesinin düştüğüne işarettir ve canlılarınızın sağlığı risk altındadır. Daha da ilerleyen zamanlarda hastalıklar ve ölümler gibi kötü durumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Hangi Periyorlarla ve Ne Oranda Su Değişimi Yapmak Gerekir?

Miktar olarak benim size tavsiye edeceğim oran en az %20’dir. Ancak tankınızdaki canlı yoğunluğuna oranla %50’ye kadar su değişimi yapabilirsiniz. Ve yine bence su değişimi için en uygun periyot haftada bir kez. Ancak iyi bitkilendirilmiş ve canlı yükü az olan bir tankta iki haftada bir de su değişimi yapabilirsiniz. Bu karar aslında tamamen size kalmış. Gözlemleriniz gibi nitrat ve fosfat test kitleri, ayrıca TDS metre de size bu kararınızda yardımcı olacaktır. Suyunuzda canlı yükü biriktikçe TDS(Total Dissolved Solvents – Çözünmüş Madde Miktarı) da artacaktır. Ayrıca nitrat fazlalığı tek başına canlılar için risk oluşturduğu kadar fosfat fazlalığı ile birlikte de yosunu tetikleyen bir etmendir. Haftalık su değişimlerinizden önce ve sonra bu ölçümleri yaparak su değişim periyodu ve miktarınıza karar verebilirsiniz.

Su Değişimi Yaparken Nelere Dikkat Etmeli?

Öncelikle değişim yapacağınız suyun klor içermemesine dikkat etmelisiniz. Klor canlı bakteri kültürlerini öldüreceğinden filtrasyonunuzu sekteye uğratabilir. Değişim için kullanacağınız suyu en az 1-2 gün önce ağzı açık bir kapta bekleterek klorun uçmasını sağlamalısınız. Klorun uçmasını hızlandırmak için hava motoru ve hava taşı kullanabilirsiniz. Bunun yanında değişim suyunuzda Reeflowers Effective Conditioner veya Sera Aquatan gibi katkı maddelerini kullanarak klor, kloramin, arsenik, siyanür, bakır gibi toksik elementleri ve diğer ağır metalleri temizlemenizi öneririm. Değişim yapacağınız tankın ısısı ile değişim suyunun ısının eşit olması da canlılarınızın bu değişimden olumsuz etkilenmesini önleyecektir.
Ayrıca, tankınızdan belirlediğiniz oranda suyu çektikten sonra, hazırladığınız taze değişim suyunu akvaryuma ne kadar yavaş eklerseniz canlılarınızın şok yaşama riskini de o kadar azaltırsınız. Hortum tutucu askılık ve vana gibi küçük araçlar su değişimini zahmetsizce ve yavaşça yapmanızda işinize yarayacaktır.

Oku

LEPİSTES ÜRETİMİ

Lepistes balıkları, canlı doğuranlar grubunun şüphesiz ki en sevilen balıkları. Her bir lepistesin kuyruk desenlerinin eşsiz olması, ucuz olması ve kolay üreyebilmesi bu popülerliğinin altındaki ana nedenlerden sadece bir kaçıdır diyebiliriz.
Elbetteki lepistesin evcil hayvan ve akvaryum sektöründeki bu popülerliği üreticilerin de dikkatini çekmiş bulunuyor. Bununla birlikte lepistesin üreme için çok kolay şartlara ihtiyacı olması, onu amatör akvaryum balığı üreticilerinin de bir hedefi haline getirmekte.
Peki ana hatları ile lepistes balığı nasıl üretilir?

Üretim için lepisteslerin seçimi

Lepistes üretmeye başlamadan önce bilmelisiniz ki yalnız değilsiniz. Bu yüzden piyasada lepisteslerinizin tercih edilmesi ve satılması için sağlıklı, canlı ve güzel bireyleri damızlık olarak seçmelisiniz. Hatta ilerleyen dönemlerde varyete üretmek gibi çalışmalara da başlayabiliriniz. Damızlık olarak seçim yaparken ise 1 dişiye 1 erkek oranını pek tavsiye etmiyoruz. Çünkü erkekler çiftleşme döneminde dişiyi kovalar ve taciz ederler. Eğer üretim tankınızda bir erkek lepistes başına 2-3 adet dişi nüfus varsa, erkeğin ilgisi daha çok dişiye dağılacak ve çiftleşme aşaması dişi balıklar için daha stressiz bir ortamda gerçekleşecektir.

Lepistes üretim tankı

25-50 lt arası tanklar lepisteslerinizi çiftleştirmek ve doğurtmak için yeterli olacaktır. Elbette ki üretim hanenizde üretimin farklı aşamalarında kullanılacak 2-3 tanka daha sahip olmalısınız. Yavru lepisteslerinizi barındıracağınız tankta ise filtrasyon için üretim tipi pipo filtreleri tercih edebilirsiniz. Bu filtreler yeni doğan yavru lepisteslerinizin akıntıya kapılarak ölmemesi için daha güvenli olacaktır. Ayrıca yavru tankınızı bol bitki ile donatmanız, yavruların kendilerini yetişkin balıklardan korumaları için yeterli bir saklanma alanı yaratacaktır.
Üretim tanklarında genellikle zemin için kum kullanılmaz. Böylece ne kadar yavrunuzun sağ kaldığını, dipte biriken dışkı ve yem artıklarını rahatça görebilir ve tankın bakımına karar verebilirsiniz. Zemin kullanımı olmayan bir tankta ise christmas moss, java fern ve anubias gibi bitkiler zemine ihtiyaç duymadığı için yetiştirilebilir. Ayrıca moss, saklanma alanı yaratmasının yanında üzerinde barındırdığı mikro organizmalar ile de yavrular için bir besin kaynağıdır.

Üreme için gerekli koşulları sağlayın

Damızlık balıklarınızı barındıracağınız tankta ideal sıcaklık 25-27 derece arası olmalıdır. Isının sabit tutulması üretim sürecinde büyük önem taşır çünkü lepistesler bakımı kolay canlılar olarak bilinse de ani ısı değişimlerine karşı hassastırlar. Isıtıcı kullanımının yanında sıcak mevsimlerde soğutucu fan da kullanmak gerekebilir. Bu durumda dijital termostat kullanarak ısıtıcı ve soğutucu fanın çalışmasını düzenleyip ısıyı sabitleyebilirsiniz. Ayrıca damızlık lepisteslerinizi bu tanka aldığınızda artemia gibi üremeyi destekleyici yemlerle besleyin.

Çiftleşme Evresi

Çiftleşme evresinde aslında tek yapmanız gereken beklemektir. Dişilerin anüse yakın bölgesinde siyah bir nokta vardır. Dişiler yumurtaları döllendiğinde bu bölge biraz genişler ve yumurtalar gözle daha kolay seçilebilir hale gelir. Elbetteki karın bölgesinin şiştiğini de fark edeceksiniz. Dişinizin hamile olduğunu anladığınızda erkek lepistesinizi tanktan uzaklaştırabilirsiniz.

Doğuma doğru


Hamile bir lepistes dişisi
Doğuma doğru gittikçe dişinin karnı şişecektir. 26 ila 31 gün süren hamilelik süresinde doğuma yaklaştıkça karın bölgesi şişerken ovalden sonra köşeli bir şekil alır. Bu şekli gözlemlediğinizde doğuma bir kaç gün kaldı demektir. Doğumun yaklaştığını dişinin hareketlerinden de anlayabilirsiniz. Dişiler doğum yaklaştığında saklanma, iştahsızlık, yediği yemi ağızdan çıkartma, ısıtıcıya yakın yerlerde yüzme gibi belirtiler gösterirler.
Doğum esnasında dişiler yamyamlaşıp yavrularını yiyebilirler. Bu durumda önceden java moss, christmas moss gibi bitkilerle oluşturduğunuz saklanma alanları önem kazanır. Ayrıca yüksek bir kurtulma oranı yakalamanın bir diğer yöntemi de yavruluk kapları kullanmak olabilir.

Doğum sonrası lepistes balıklarının bakımı

Doğumdan hemen sonra dişi balık 3-4 günlüğüne doğumun stresini atması ve fiziksel olarak kendini toparlaması için tek başına ayrı bir tanka alınmalıdır.

Yavru lepisteslerin bakımı ve beslenmesi

Yavruluktaki lepistes ve yavruları
Yavruluktaki lepistes ve yavruları
Yavru lepistesler ilk doğdukları gün yemlenmeseler de olur. İlk günlerini, doğum esnasında karınlarına yapışık kalan yumurta parçalarını kırmak ve rahatça yüzmeye başlamak için harcayacaklardır. Doğumdan sonra yumurta sarısı veya spirulina gibi mikro yemlerle yavru lepisteslerinizi besleyebilirsiniz.
Sonraki dönemde ise lepisteslerinizi canlı çıkartılmış artemia, mikro kurt ve toz yemlerle besleyebilirsiniz. Ayrıca yavruları barındırdığınız tankta haftalık dip çekimleri ve su değişimlerini aksatmamalısınız. Yemleme ne kadar az miktarda ve sık periyotlarda yapılırsa yavruların gelişimi için o kadar iyidir. Günlük 2 defa ile 7 defa arası yemleme yapabilirsiniz. Ancak aşırı yemlemeden muhakkak kaçınmalısınız. Suyu bozacak yem artıkları narin yapılı lepistes yavrularınızın kısa sürede hastalanmasına, salgın hastalığa ve ölümlere sebep olabilir. Bu yüzden yem artıklarını temizlemek için yavru lepistes bakılan tanka bir kaç adet salyangoz eklenebilir.
Yavrularınız bir buçuk, iki ay sonra cinsiyetlerini belli etmeye başlayacak; erkekler renklenmeye başlayacak, dişiler irileşecek ve üreme organları seçilebilecektir. Bu noktadan sonra eğer kontrollü bir üretim yapmak istiyorsanız dişi ve erkeklerinizi ayrı tanklara aktarmaya başlamalısınız. Ayrıca bu ayrı tankları boylandırma amaçlı tanklar olmalıdır. Uzun ve akıntılı tanklar, balıklarınızın bolca yüzerek spor yapacağı balıklarınızın gelişimini destekleyen tanklardır.

Ayrılan dişiler ve erkekler yetişkin boyutlara eriştiğinde üretim sürecini tamamlanmış olarak sayabilirsiniz. Ayrıca tankınızın yanında bir not defteri bulundurarak; hamileliğin hangi tarihte farkedildiği, ne zaman doğum yapıldığı, kaç adet yavru alındığı, ne kadar balığın yetişkinliğe eriştiği gibi süreçteki önemli parametreleri kaydederek üretim sürecinizin başarısını değerlendirebilirsiniz. Böylece daha yüksek kurtulma oranları elde ederek daha verimli bir üretim gerçekleştirebilirsiniz.

Oku

AKVARYUMA DOĞADAN BULDUĞUNUZ BİTKİLERİ EKLEMEK

Akvaryuma doğadan bulduğunuz bitkileri eklemek forumlarda sıkça tartışılan bir konu. Akvaryumcudan bitki almak yerine doğadan bitki toplayıp akvaryuma eklemek özellikle biyotop tasarımcılarının sıklıkla yaptığı bir çalışma. Ekonomik bir çözüm olduğu kadar aslında bir Ar-Ge çalışması da denebilir. Hobiye çevrenizdeki bir ortamdan bitki türü kazandırabilirsiniz. Veya zaten hobide satılan bir bitkiyi, maliyetsiz bir şekilde temin edebilirsiniz. Tabi bu işlemler sırasında doğadaki parazitleri de tankınıza taşımak gibi riskler mevcut.

1. Araştırma

Doğadan bulduğunuz bitkinin latince ismi size bitkinin gereksinimleri hakkında bir çok bilgi verebilir. Bu noktada botanik veya su ürünleri konusunda uzman bir arkadaşınızdan yardım alabilirsiniz. Eğer bulduğunuz bitki, nihai kullanmak istediğiniz tankın su şartlarında yaşayamayacak bir bitki ise bunca zahmete girmeden hemen vazgeçebilirsiniz. Yada bitkinin gereksinimleri size adaptasyon sürecinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiği konusunda çok yardımcı olacaktır.

2. Sterilizasyon

Strelizasyon doğal ortamdan tankınıza taşınabilecek parazitleri karşı büyük önem taşır. Strelizasyon için bir çok yöntem bulunsa da bizim tavsiye ettiğimiz yöntem Permasol (Potasyum Permanganat). Permasol boyayıcı ve zehirli bir madde olduğundan evinizde çöpe atabileceğiniz bir kap bulup, içine bir miktar su koyun ve eczanelerden temin edebileceğiniz Permasol’den bir tableti suda eritin. Bunu yaparken cildinizin ve gözünüzün permasol ile temas etmediğinden emin olun.
Yaklaşık 15 dakika bitkileri bu suda beklettikten sonra, akan soğuk musluk suyununun altında bolca yıkayın ve bitkinin Permasol’den arındığından mutlaka emin olun.

3. Adaptasyon

Adaptasyon için ayrı bir tank kullanmak, ana tankınızı parazit veya permasol kalıntısı gibi risklerden uzak tutacaktır. Ayrıca adaptasyon sürecinden ana tankınızdaki canlılar etkilenmeyecektir. Adaptasyon için ilk önemli parametrenin ısı olduğunu söyleyebiliriz. Mümkünse doğadan bitki toplamaya elinizde bir termometre ile gidin ve su sıcaklığını not edin. Adaptasyon sürecine bu ısıdan başlayıp, evinizdeki akvaryumun ısısına yavaşça haftalık peryotlar ile yaklaşmaya çalışın. Bu noktada ısıtıcı kadar, soğutucu fana ve ısıyı sabitlemek için bir termostata ihtiyacınız olacaktır.
Adaptasyon tankınızın şiddeti ayarlanabilir ışıkları, CO2 takviyesi olması önemlidir. Ayrıca gübre açısından da zengin bir zemine sahip olması adaptasyon sürecini kolaylaştıracaktır.
Adaptasyonu tamamen kendi kurallarınıza göre yapacağınızı söyleyebiliriz. Çünkü burada önemli olan ışık, gübre, ısı ve CO2 parametrelerini doğal ortamdakine yakın değerlerde başlayıp, bitkinin sağlığını gözlemleyerek yaklaşık bir haftalık aralıklarla balık baktığınız tankın değerlerine çekmeniz gerekiyor. Tabi bu noktada Ph metre, TDS metre ve test kitleri size çok yardımcı olabilir.
Adaptasyon sürecinde bitkiniz yeni koşullara uyum sağladıkça form değiştirebilir. Yapraklarının şekli, rengi ve birçok farklılığı gözlemlemeniz gibi not etmeniz, fotoğraflar çekmeniz araştırmanız açısından iyi olacaktır.
Adaptasyon sürecini bitirmenizin ardından yaptığınız çalışmayı bizlerle de mutlaka paylaşın. Kim bilir belkide hobiye orijini Türkiye olan endemik bir tür kazandırmış bile olabilirsiniz.

Oku

Nat Geo Akvaryum Dünyası

Nat Geo Akvaryum Dünyası


Oku