Akvaryum, Akvaryum Balıkları, Akvaryum Canlıları, Akvaryum Bitkileri, Balık hastalıkları, Balık Yemleri, Tatlı su akvaryumları, Tuzlu su akvaryumları, Canlı Balık Yemleri, Akvaryum Hesaplamaları

Elma Salyangozları



Elma salyangozu beslemek için bir çok nedenimiz var. Elma salyangozları akvaryumlarımızın birinci derecede çürükçüllerindendir. Ölmüş hayvanlarımızı ,çürümeye yüz tutmuş bitki artıklarımızı ,yosunlaşmış dekor ve camlarımızı temizlemeye çalışacaklardır. Çok abartı olmamak kaydıyla balık dışkılarınıda yediklerini gözlemlemiştim. Karşılığında dışkı olarak azot ve fosfor ağırlıklı bir gübre bıraktıklarından akvaryum zemininde zengin bir katman oluşacaktır.


Dayanıklılık hususunda bundan daha iyisi yok diyebilirim. Çok düşük sıcaklıklarda bile canlılıklarını devam ettirebilirler. Çok kötü ve kokulu ortamlarda dahi yaşayabilmeleriyle ünlüdür. Elma salyangozlarınız ölüyorsa ya sıcaklık farklarının ani dalgalanması , ya da arıtma suyu benzeri içeriğinde kalsiyumdan noksan sularda barındırmanızın yan etkileridir diyebilirim. Ortamda onu taciz eden balık türleri bulunuyorsa kabuğundan rahat çıkamayacak ,haliyle beslenemeyecek ve ölecektir. Son seçenek ise bu obur hayvanlara hakettikleri öğünü vermemeniz olabilir. Yetişkin bir elma salyangozu günlük en az 1 çay kaşığı granül yemi süpürme potansiyeline sahiptir. Yeterince beslenen yetişkin elma salyangozları haftalar içinde dur durak bilmeyen yumurta yapma seranomileriyle kendini gösterecektir. Tabi üretim için gerekli su sıcaklığı 24 derecenin altına düşmemeli ve 30 derecenin üzerine çıkmamalıdır.



Su şartları bozulduğunda elma salyangozları sizi uyaracaktır. Bunu suyun yüzeyine çıkarak şnorken diye adlandırılılan uzuvlarıyla soluk alma çabalarından gözlemleyebilirsiniz. Elma salyangozları doğal olarak gelişmiş solungaca benzeyen soluk alma organlarıyla da su altında uzun süre yaşayabilirler. Ama şartlar bozulduğunda bunu mümkün kılan tek organı nefes hortumu (şnorkel) olacaktır. Normal şartlarda bu hortumlarını uzatıp hava almaya çalışırlar lakin su şartları bozuksa öbek öbek su yüzeyinde toplanıp zeminde çok az zaman geçirdiklerini görürsünüz. Bu su şartlarının asgarinin altına indiğinin en önemli ispatıdır. Acilen suyun 3 te 1 lik kısmını taze suyla değiştirmelisiniz. Eski suyu zemine yakın yerden sifonlamanız biriken nitratın önemli kısmını atmanıza olanak sağlar.

Elma salyangozunu bir çok akvarist itici bulmaktadır. Ya da bitkilere veya canlılara zarar verdikleri düşünülmektedir. Bu yanılgının tersine geniş bir habitat benzeri ortamın baş mimarlarından olduklarını söyleyebilirim. Yem artıklarını temizlemeleri de cabası. Bu sayade bozulması muhtemel bir akvaryumun kurtarıcısı rolüne bürünürler. Bol elmalı günlere…

Oku

Ciklet balığı yumurtlaması ve Yavruları

Ciklet balığı yumurtlaması ve Yavruları

Mücevher Ciklet yumurtlaması

Ciklet Balığı Kusturma

Ciklet yavruları

Ciklet yavruları




Oku

Köpük Yuva Yapan Balıkların Üretilmesi

Köpük Yuva Yapan Balıklar
Akvaryumun etrafını gazete kâğıdı ile kapatın. Akvaryumda 10 cm su yüksekliği
bırakın. Havalandırmayı kapatın. Kolay yavru yapması için bitki bırakın.
Dişi balığı yumurtlamadan sonra hemen akvaryumdan alın. Erkek, yumurta açılıp
yavruların besin kesesi bitinceye kadar akvaryumda kalır. Sonra erkeği de alın. 3.gün
yumurta sarısı verin. Yumurta sarısını fazla vermeyin yoksa suyun üstünde ince bir filiz
oluşturur. Akvaryumun üstü kapalı olsun. Akvaryum sıcaklığı ile suyun üstündeki havanın
sıcaklığı eşit olmalıdır.
Üreticiler akvaryum içinde, dar ve yapay olanaklar içinde gerçekleştirmek durumunda
oldukları üretimden olabildiğince verimli sonuç almak zorundadırlar. Damızlık birkaç çift
balıktan mutlaka döl almaya ve bu işi en az yumurta ve yavru kaybıyla başarmaya
çalışacaklardır.
Balığın içinde yaşadığı ortam onun biyolojik özelliklerini, sağlığını derinden etkiler.
Her balık türünde olduğu gibi labirentli balıkların da doğal ortamlarına uygunluk gösteren
sularda daha iyi gelişeceği ve sağlıkla yaşayacağı doğaldır. Bunun aksine, sularının asitalkali,
sertlik, ısı ve ışık acısından uygun özellikler taşımaması balıkların biyolojik
yapılarının dengesini bozar. Sağlıklarının bozulmasına neden olur. Bunun sonucunda,
renkleri solar, yeme karşı isteksizlik gösterir, hareketleri durgunlaşır, doğal etkinliklerinden
ve bu arada üreme faaliyetlinden uzaklaşırlar.
Üretim çalışmasında çeşitli yöntemlerden yararlanılır.

Labirentli balıkların akvaryumda üretilmeleri, verilen bilgiler dikkate alındığında ve
gereken özen gösterildiğinde sanıldığı kadar güç değildir. Bunun için aşağıdaki kurallar
bilinmeli ve uygulanmalıdır.
 Döle sokulacak dişi ve erkek balık döl verim çağı içinde olmalıdır. Labirentli
balıklarda bu dönem en erken 10 aylık olduklarında ve çoğunlukla 1 yaşına
ulaştıklarında başlar.
 2 yaşını dolduran balıklar damızlıktan çıkarılmalı ye üretimde
kullanılmamalıdır. Çünkü bunların üretimde kullanılması yarar sağlamaz.
 Damızlık olarak kutlanılacak dişi ve erkeklerin ayrı ayrı akvaryumlarda iyi bir
bakım ve beslenme altında tutulmaları, daha önce üretimde kullanılmışlarsa
bunun üzerinden en az altı hafta geçmiş bulunması zorunludur.
 Döl almada kullanılacak çiftlerin, daha önce birbirini eş tutmuş ve birlikte
yumurta dökmüş bulunanlardan seçilmesi üretimde büyük kolaylık sağlar.
 Üretime sokulacak labirentli balık türüne göre bazı değişiklikler
gösterebilmekle birlikte, üretim akvaryumu için yararlanılabilecek ortalama ve
genel ölçü: 60X35X30 santimdir.
 Bu ölçüdeki akvaryum nötr asit alkali özelliği gösteren (pH 7) ve 1/3 Ölçüde
yağmur suyuyla takviye edilmiş hafif sert bir su ile doldurulmalıdır.
 Akvaryum; toprağa bağlı bitkilerin yanı sıra, riccia, salvinia, ceratopteris
cornuta gibi yüzen bitkilerle çok iyi bitkilendirilmelidir
 Akvaryum ısısı, oda ısısının düzenlenmesiyle 25—27 santigrat arasında değişen
belirli bir ısıda tutulmalıdır.
 Akvaryum taze suya sahip olmakla birlikte üreme etkinliği süresi içinde
kesinlikle filtre edilmemeli ve havalandırmak amacıyla basınçlı hava
verilmemelidir. Akvaryumum üstü, ince bir hava alma deliği bırakıldıktan sonra
cam bir örtüyle kapatılmalıdır. Suda herhangi bir akıntının ve sarsıntının
oluşmasına, bunun sonucu olarak da yuvanın dağılmasına neden olunmamalıdır.
Aksi halde üretim girişiminiz başarısızlıkta sonuçlanır.
 Akvaryumda yeterli ve düzenli bir ışıklandırma sağlanmalıdır. Doğal ışık,
yapay ışığa daima tercih edilmelidir.
Bütün bu koşullar yerine getirildikten sonra, dişi ve erkek gece karanlığında üretim
akvaryumuna alınır. Böylece bütün bir gece boyunca yeni alındıkları ortama uyum
sağlamaları mümkün olur. Günün ilk ışıklarıyla birlikte akvaryumda dolaşmaya başlayan
balıklar birbirini görür. Bu karsılaşma anı çok önemlidir, Üretici bu sırada balıkları rahatsız
etmeksizin akvaryumu gözlemekte olmalıdır
Dişiyi gören ve cinsel acıdan kızgın olan erkek hemen yüzgeçlerini kabartarak
görkemli bir görünüm kazanır. Derhal dişinin yolunu keser, çevresinde dolanır. Başıyla
gövdesiyle, yüzgeçleri ile ona dokunur ve çarpar. Bu haliyle bir aşk dansı yapar haldedir.
Adeta dişinin döle girmeyi istekli olup olmadığını öğrenmek ve onu yumurta dökmeye razı
etmek istemektedir.

Bu arada dişinin görünümü ve tutumu dikkatle izlenmelidir. Çünkü erkeğin
davranışları karşısındaki tavrı ve vaziyet alışı, döle girmeye elverişli olup olmadığını ortaya
koyar. Eğer döle girmeye hazır ise ilk tanışma sırasında cilve özelliği taşıyan küçük kaçışlar
yapsa bile köşe bucak saklanmaz, aksine onu ilgiyle izler. Döle isteksiz olan dişi erkekten
kurtulmak için kaçıp gizlenir. Bir bitkinin altına, bir tasın arkasına saklanır. Rengi dahi
solarak doğal niteliğini yitirir. Böyle bir durumla karşılaşıldığın da çifti ayırmak gerekir.
Aksi halde dişi, erkek tarafından iyice hırpalanacaktır.
Birkaç gün aradan soma erkek başka bir dişiyle yeniden çiftleşmeye sokulur. Üremede
yararlanılamayan ilk dişi, döle hazır ve elverişli olduğuna inanılmadan bir daha denemeye
sokulmamalıdır. Elde başka bir damızlık çift varsa başarışız bir deney geçirmiş bulunan
erkeğin kullanılmasından da kaçınılmalıdır. Çünkü dişiye karşı biraz sert davranma olasılığı
vardır.
Erkek, yuva yapımını bitirir bitirmez, tıpkı doğada olduğu gibi ve yaradılışlarından
bugüne değin süregelen biçimde dişiyi kendisiyle birlikte döle girmeye zorlar. Bu amaçla
dişiyi, öncelikle yumurtaların bırakılacağı köpük yuvaya doğru yöneltmek ister. Bunun için
yüzgeçlerini olanca genişliğiyle gererek önünü keser. Başıyla dürtükleyerek, gövdesiyle
sıkıştırarak onu kendisine paralel olarak ve yuva yönüne yüzmeye mecbur eder. Dişi gereği
gibi beslenmiş ve bakılmışsa, yaşı da döl vermeye elverişliyse döle girmekten kaçınması için
hiç bir neden yoktur. Fazla zorluk çıkarmadan erkeğe uyum gösterir. Onunla birlikte köpük
yuvanın altında buluşur. Ürememe işlemini yapar.

Labirentli Balıkların Akvaryumda Üretiminde İkiz Akvaryum Yöntemi
Labirentli balıkların akvaryumda üretilmelerinde başarının en büyük öğesi, üretimde
kullanılacak dişinin doğru olarak saptanmasıdır. Üretime sokulan dişi eğer döl verecek
nitelikte değilse yapılan tüm hazırlıklar boşa çıkıp olumsuz bir sonuç alınacağı gibi, balıklarınız
da hırpalanmış olacaktır.
Ancak bazı üreticiler, üretimde yanılma payını büyük ölçüde ortadan kaldıran bir
yöntem geliştirmişlerdir. “İkiz akvaryum yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntemde,
yumurta dökme olgunluğuna erişmemiş olması halinde dişi balığın hırpalanması olasılığı
ortadan kaldırıldığı gibi, onun yerine bir başkasının döle sokulmasına da olanak
bulunabilmektedir.
Hazırlık olarak, standart ölçüde yani 60 x 30 x 30 santim boyutlarında bir akvaryum
alınır. Daha önce anlatılan “akvaryumda üretimde” olduğu gibi üreme akvaryumu uygun
nitelikte suyla 10 santim yüksekliğinde doldurulur, Toprağa bağlı ve yüzen bitkilerle uygun
bir bitkilendime sağlanır. Akvaryum suyu, oda ısısının yükseltilmesiyle elverişli düzeye
çıkarılır. Akvaryum, uygun ölçüde kesilmiş saydam bir cam parçasıyla ortadan ikiye
bölünür. Üretime sokulacak dişi ve erkek balıklar döle sokulacakları günün gecesi, erkek
balık üreme akvaryumunun bir bölümüne, dişisi diğer bölümüne olmak üzere yerleştirilir.
Günün ilk ışıklarıyla birlikte akvaryumu dolaşmaya başlayan balıklar, kendilerini
ayıran cam bölmenin ardından birbirlerini görür. Dişiyi gören erkeğin solungaçları şişer,

yüzgeçleri kabarır, renkleri canlanır. Üreme içgüdüsüyle dişiyi bir süre ilgiyle izledikten ve
ona kur yaptıktan sonra büyük bir istekle köpük yuva yapımına girişir. Dişinin bu süre
içindeki davranışları, onun yumurta dökmeye yatkın olup olmadığını belirler. Eğer dişi
yumurta dökümü için hazırsa onda da bir isteklilik ve bir kıpırdanma hali, erkeğin yaptığı
kurlara karşılık verme görülür. Camın önünden ayrılmaz. Erkeğin hareketlerini ve yuvayı
kuruşunu ilgiyle izler.
Buna karşın dişi yumurta dökecek duruma gelmemişse camın arkasından erkeğe ilgi
göstermek ve döle girmeğe isteklilik göstermek şöyle dursun, bulunduğu bölümün kuytu
köşelerine çekilip gizlendiği ve renginin solduğu görülür. Böyle bir dişi üretime
sokulmamalı, üreme akvaryumundan çıkarılarak yeterli olgunluğa ulaşıncaya değin diğer
damızlıklarla birlikte özel bakım ve beslenme uygulanmalıdır.
Üreticinin elinde başka dişi varsa üretim girişimi bu dişiyle sürdürülebilir. Yeni dişi,
kendine ayrılan bölmeye konularak erkeğe karşı olan davranışları ve tutumu gözlenir. Bir
başka yol da daha başlangıçta üreme akvaryumunun dişiye ayrılan bölümüne birden fazla
dişi damızlık koymaktır. Bu durumda dişilerden birinin döle elverişli olması halinde,
diğerleri akvaryumdan alınarak uygun olduğu belirlenen, çiftleşmeye sokulur. Ancak hiçbir
zaman, birden fazla dişi aynı anda üretimde kullanılmamalıdır.
Yuvanın yapımı erkek tarafından tamamlanıp dişinin döle girmeye istekli olduğu
belirlenince, aradaki cam perde kaldırılarak çiftin birbiriyle buluşması sağlanır. Bundan
sonrası daha önce anlatıldığı biçimde gelişir.

Su Sıcaklığının Kontrolü
Labirentli balıklar 18 ila 32 derece arasındaki ısılarda rahatça yaşar. Her türlü yemle
beslenebilir. Labirentli balıkların tek bir lüksleri vardır: Doğal yaşama alanları düzeyinde
yüksek ısı… Çünkü onlar çoğunlukla tropikal, kısmen de yarı tropikal alanların balıklarıdır.
En iyi geliştikleri ve severek yaşadıkları ısı, 23 ila 26 santigrat arasındadır. Bu ısı aralığında
çok iyi gelişir, sağlıkla yaşar ve döl verirler. Ancak 18 ila 30 derece arasında da yaşamlarını
rahatlıkla sürdürebilirler. Bu balıklar ani ısı değişikliklerine karşı dayanıksızdır. Onlara
mümkün olduğunca değişmeyen sabit bir ısı sağlanmalı, ani ısı değişikliklerinden, özellikle
ısı düşmelerinden korumaya çalışılmalıdır.
Akvaryum ısıtıcı-termostat ikilisiyle ısıtılarak elverişli düzeyde ısı sağlanması bazı
hallerde büyük sakınca doğurur. Akvaryumun bulunduğu yerin ısısı eğer akvaryum ısısından
çok düşükse, akvaryum suyu istenilen ısıda tutulsa bile, akvaryum yüzeyindeki hava suya
oranla soğuk olur. Zaman zaman akvaryum yüzeyine yükselerek aldığı ağız dolusu soğuk
havayı solunum amacıyla labirentlerine yollayan balığın solunum yolları iltihaplanır. Bu çok
ağır sonuçlar doğurur ve çoğu kez balığın ölümüne neden olur.
Bu sakıncayı önlemek amacıyla izlenecek en doğru yol, akvaryumun içten değil
dışarıdan ısıtılmasıdır. Yani akvaryumun bulunduğu oda ısısının elverişli düzeyde
tutulmasıdır. Bu amaçla kışın sağlanacak 20 – 22 derecelik bir oda ısısı, ev sakinleri kadar
balıklar için de yeterlidir. Oda ısısıyla akvaryum ısısı arasındaki farkların doğurabileceği

sakıncaları en aza indirmek amacıyla akvaryumun yüzeyinin, bırakılan ince bir aralıktan
akvaryuma hava girmesine ancak olanak verecek biçimde bir cam örtüyle kapatılması
gerekir. Üstü böylece örtülen bir akvaryumun yüzeyindeki havanın ısısı, akvaryum suyunun
ısısından bir ölçüde düşük dahi olsa, balıkların hastalanmasına neden olacak ölçüde büyük
farklar göstermez.

Oku

Canlı Doğuran Akvaryumu

Hemen hemen herkezin ilk başlangıç serüvenlerinden biridir canlı doğuranlar. Ve çoğunlukla hatalı kombinasyonlarla karma akvaryumlar kurulur. Bunun temel sebeplerinden biriside akvaryumcu diye tabir ettiğimiz petshopların çoğunluğunun para hırsına yenilmesidir. Japon -lepistes – melek balığı – çöpçü – vatoz tarzı karmalar yapılır. Uyum aranmaz.İlk defa balık besleyecek kişinin boyutlarda ve renklerde değişik arayışlar içinde olması da bir etkendir bu yanlış kurulumlara. Bu yazımızda doğru bir şekilde nasıl canlı doğuran akvaryumu hazırlayabiliriz onu irdeleyeceğiz.

7 aylık canlı doğuran akvaryumumu 2 hafta önce dağıtmak zorunda kaldım. Tahminimden fazla yaşanan nufüs patlaması ,buna bağlı temizlik ekipmanlarının bakım peryodunun kısalması ve yem maliyetinin artışı en büyük etkenlerden oldu.10 yetişkin canlı doğuranla başladığım maceraya 200 yetişkin canlı doğuranla nokta koymuş oldum. Başlangıçta 1 adet vatozum da vardı ,2 ay gibi kısa sürede serçe parmağım kadar boydan 15 cm lere boy attığını görmek bu balığın fazlasıyla uygun olmadığını bana gösterdi ve akvaryumdan çıkarmak zorunda kaldım. Dediğim 10 yetişkin canlı doğuran türleri lepistes ,plati ve veliferaydı. Birçok kaynakta birbirleri ile uyumsuz olabilecekleri hususunda yazılar okudum. Ortam üzerinde iyileştirmeler yaparak bu türlerin hepsini aynı akvaryumda tutmaya çalıştım. Ve sonuç olarak ben yaptım oldunun çok üzerinde bir verim elde ederek kişisel anlamda bu hipotezi çürüttüğümü düşünüyorum.



Kurulum detaylarına şöyle bir göz atacak olursak ; 100x60hx50 akvaryum net 250 lt. Bir kaç kök çam ,elodea ,zeytin ,java moss ve fern,limon ,rotala ,saz bitkilerinden ektim.Zemin olarak 2 cm kadar midye kırığı ,3 cm kadar quartz (3-5mm/tane) ,1 adet 35 cm mango kökü ,aydınlatma olarak 2 adet 32 watt T5 simit floresan ,1 adet 2000/h 5 depet dış filtre ,hava için sobo tek çıkış hava motoru. Akvaryum günde 4-5 saat güneş alan cam kenarında ,aydınlatma ayrıca 8 saat açılıyor. Kurulumdaki en büyük eksiklikler şüphesiz zemin eksikliği ve aydınlatma yetersizliği olarak göze çarpıyor. Zamanla aydınlatmayı 240+ wata çıkarmış olsamda beslediğim bitkilerin çoğu için gereksiz bir harcama olduğu kanısına varmam fazla sürmedi. Zeminde keza aynı şekilde toprak olmasada olurdu tarzında bitkiler olduğundan pek önemsemedim.

Bitkilendirme canlı doğuranların olmazsa olmazıdır. Ama yapay bitkilerdende uzak durmamız gerekir. Yapay bitkiler suyun kalitesi üzerinde olumlu olumsuz herhangi bir faydaları olmayacağı gibi ,keskin ve sert yüzeyleri ile ona sürtünmeye çalışan veya kaçarken değen canlılarınız için tehlikeli bir silah konumundadır. Ayrıca bazı kalitesiz markaların suya yapacağı kimyasal salınımlarla balıklarınızı ağır ağır öldüreceğide acı bir gerçektir.

Gerçek bitki ,başlangıç aşamasında bakımı kolay türlerden seçilmelidir.Görüntüsü hoş diye alacağınız co2 ve yüksek ışık isteyen türler akvaryumunuza adapte olamayıp çürüyecek, suyunuzun kalitesini bozacaktır. Benim favorim elodea ,çam ,java moss ,java fern,pistia ,su mercimeği tarzı bitkilerdir. Bunlar yüksek ışık ,özel bir gübreleme ,co2 desteği olmadanda yaşamlarını sürdürüp, gelişebilirler. Canlı bitkinin balıklar üzerinde stresi azaltıcı olumlu bir etkisi vardır. Ayrıca canlı doğuranların yavruları için saklanacak / kaçacak mekanlar oluştuğundan yenilme olasılıkları azalır. Bu sayede ek bir maliyet veya çaba harcamadan balıklarınızı amatör anlamda çoğaltmış olursunuz. Yavruluk ,ayrı akvaryum/kab ,alternatif plastik/laylon parçalar anaçların veya yavruların da ölümlerine neden olabilmektedir. Bu sağlıksız ürünleri/yöntemleri kullanmaktansa canlı bitki hususunda ısrarcıyım. Üstelik bizim şehirde bitki yok diyemezsiniz. İnternet üzerinde 10 larca site ufak meblalar karşılığında Türkiyenin her yerine bitki / canlı göndermektedirler.

Yazının başında tür uyumundan bahsetmiştik.Neden aynı sınıfın 3 ferdi içiçe yaşamasın. Tabi bunun bir bedeli olmalı. Çok geniş hacimler ,bol bitkilendirme canlılar arasında sınıf farkının stresini alacak yegane etkenlerdir. Geniş hacimler çok tecribe ister diyenlerde var ,ama bilmelisinizki küçük hacimlerde balık bakmak daha zordur. Su dengeleri anlık değişir. Kontrol altına alamazsınız. Kimyası oturmuş geniş hacimli akvaryumlarda kolay kolay çürüme kokuşma olmaz ,uzun süreli kesintilerde dahi su ısısı ani düşmeyeceğinden balıklarınızın sağlıklarında ciddi değişimler gözlenmez. Geniş hacimlerde su değerlerinde en iyi verimi yakalayabilmeniz ve temizliğindeki pratiklik açısından dış filtreleri tavsiye ederim. Bitkili akvaryum olduğundan dip çekimi ,su değişimi yapmanız gereksiz olacaktır. Eksilen suyun ilavesi kafi gelir. Su sıcaklığının sabit 25 – 28 derecede tutulması hem bitkileriniz için hem balıklarınız için idealdir. Ben bu sıcaklık aralarında en çok verimi almıştım. Veliferaların sert yapıları gereği diğer canlılara sıkıntı çıkaracağını düşünüyordum. Özellikle her yerde kanunlaşmış 2 erkek 1 akvaryumda sıkıntı çıkarır yazılarından sonra sürekli olarak gelişen yavruları gözlemlemeye başladım. Aynı ortamda büyüdüklerinden midir ,kardeş olduklarındanmıdır bilinmez 80 damızlık veliferamın neredeyse yarısı erkekti kavga gözlemlemedim. Diğer balıklara karşı sertlikte de bulunmamaları beni ek külfetten kurtarmıştı. Akvaryum 200 damızlık balıkla o kadar kalabalık olmuştuki popülasyon 5. aydan sonra dengeye bindi. Artık doğan yavrular kaçamayacak derecede sık balıkla donanmıştı akvaryum. Buradanda çıkardığım sonuç siz balıkları dağıtmazsanız dahi balıkların çoğalması zaten sekteye uğradığından popülasyon bi süre sonra dengeye oturuyor.

Bitki sorunum çok oldu ,şöyleki 2 ayda bir 10 lt lik bidon dolusu budama yapıyordum. Özellikle çamların agresif ve sınırsız büyümesi beni deli etmiş bu yüzden tüm çamları söküp çöpe atmıştım. Akvaryuma harcadığınız zaman arttıkça akvaryumdan tiksiniyor insan. Budama zaman alıyor ,dış filtre bakımı zaman alıyor ,su ekle ,balık besle ,ölü yaprak temizle ,salyangoz temizle ,bitki seyrelt ,hastalık olur bakım yap derken ciddi zaman kayıpları başlıyor.Ne kadar aza indirebilirim bunun derdine düşüyorsunuz zamanla. Bu işe gönül verdiyseniz bunlar tatlı uğraşlardır ayrı mesele ,o kadarda gözümüzü korkutmayalım .

Lepistesler bilindiği gibi çokta sakin balıklar değiller. Ortam ne kadar geniş olsada bazen birkaç lepistesin kapıştığına şahit olabiliyorsunuz. Betta gibi birbirlerine kabarıp korkutmaya çalışıyorlar. Platiler tahminimden daha hızlı balık çıktılar. Jet gibi bir o tarafa bir bu tarafa sorti yapıp duruyorlar.Akvaryumdaki en canlı renklere ve en hareketli yapıya sahip balıklardı. Veliferalar iri cüsselerinin verdiği avantajla hep yemin en tatlı kısmını kapıyorlar. Alta döküldükçe diğer canlılar faydalanabiliyor.Elma salyangozlarım bu kurulumda hüsrana uğradılar. Gerek adi salyangoz sayısındaki artış ,gerekse balık nufusundaki artıştan olsa gerek kabuğundan çıkamadıklarından ve buna bağlı yem ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından telef olup gittiler. Bu arada sudaki O2 dengesizliği veya amonyak fazlalığından an çok etkilenen salyangozlar oluyor. Tüm salyangozlar zemini terkedip cama tırmanmışsa su değişimi yapıp suya O2 verme zamanı gelmiş demektir. Bitki sayısının çokluğu ışık yokluğunda sudaki oksijenin sınıra dayanmasına ve toplu balık ölümlerine neden olabilir. Bu konuda dikkatli olmalısınız. Gerekirse suya sürekli hava taşı ile hava verilmelidir.

Umarım bu yazı az çok kafanızdaki karanlığı aydınlatmıştır. Bu konu üzerine sayfalarca yazılabilir,saatlerce konuşulabilir. İlerleyen günlerde bu yazıyı farklı bir boyutta ele alacağım. Beslenme ,bitki bakımı ve aydınlatma üzerine amatör seviyede derinlere ineceğim bir yazı olacak. Kendi deneyimlerim sonucu hızlı üreyen balığı elden çıkarmanında zor olduğu bir memlekette beslemenin mantığının olmadığına karar verdim. Canlı doğurana başlayacaksanız bir kez daha düşünün. Yem masrafı ,hızlı gelişim,hızlı üreme,bakım yükünün artması vs… Buna hazırmısınız ?

Oku

Akvaryum Balıkları: Barbus Balıları

Bu aile içinde çok sayıda balık yer alır. Bu aile içindeki balıklar birbirlerine son derece benzemekle birlikte ağızları çevresinde bıyık bulundurup bulundurmamalarıyla ve sahip oldukları bıyık sayısıyla birbirlerinden ayrılır. Bu ayrım şöyle yapılır;

 Hiç bıyık taşımayanlar: Puntius
 Bir çift bıyığı olanlar: Capoeta
 İki çift bıyığı olanlar: Barbodes

Bu balıklar halk arasında yaygın olarak Barbus adıyla anılıp tanınmaktadır. Önemli bazı Barbus türleri şunlardır;

Barbus arulius



Doğal yaşama alanı Güneydoğu Hindistan’dır. Gövdesini kaplayan geniş pullar ve bir çift bıyığı ile bilimsel olarak “Capoeta”lar arasında yer alır. Gövdesine kahverengi egemendir. Bu gövdenin yanlarında yaygın ve dağınık koyu lekeler vardır. Bu türün erkeğine sırt yüzgecinde taşıdığı uzunlamasına siyah çizgilerle dişisinden kolayca ayırmak mümkündür. Yumurtaların büyüklüğü 3 mm kadardır. Elverişli koşullar altında yumurtalar 48 saat içinde çatlar ve yavrular iki gün sonra yüzmeye başlar. Yavruların iri yapılı olması nedeniyle, yüzmeye başlar başlamaz yumurtadan yeni çıkmış artemia larvaları verilebilir.

Barbus conchonius



“Gül renkli barbus”, “yakut renkli barbus” adlarıyla da tanınır. Bunun nedeni, kırmızı rengidir. Doğal yasama alanları; Hindistan, Bengal ve Assam’dır. Boyu doğada 12–15 cm bulur. Akvaryumlarda ise coğunlukla 8 –10 cm kadar olur. Değişken renk özelliğine sahiptir. Pembe renklidir. Kuyruk yüzgeci kökünde koyu renkte benekleri bulunur. Üreme devresi içinde balığın rengi parlak kırmızı bir görünüme kavuşur. Yakut balığı adını bu nedenle almıştır. Dişi erkeğe göre biraz soluk renklidir. 22-26 oC arasında rahatlıkla yaşar. Sakin mizaçlı ve barışçıldırlar. Bununla birlikte duyarlı yapıya sahip balıklarla bir araya konulması sakıncalıdır. Akvaryumda üretilmeleri kolaydır. Barbusların genel üretim yöntemlerine uygun biçimde üretilebilir.

Barbus everetti



“Soytarı barbus” adıyla anılır. Singapur ve Bornea kökenlidir. 14 cm ulaşan büyüklüğüyle iri yapılı barbuslar arasında yer alır. Gövdesi donuk sarı-pembe, göğüs yöresi krem rengidir. Gövdeyi koyu renkte fakat fazla belirgin olmayan dört dikey çizgi süsler. Dişiler erkeklere oranla daha büyük ve açık renkli olur.
Barbus everetti, akvaryum koşulları ve üreme biçimi açısından Barbus conconinusa büyük benzerlikler gösterir. Ancak B. everetti, canlı ve kuru yemin yanı sıra yeşillik yemeyi sever. Bu amaçla onlara, ince kıyılmış marul, pazı, haşlanmış ıspanak gibi bitkisel besinlerin de arada sırada verilmesi gerekir.

Barbus filamentosus



Güneybatı Hindistan, Burma ve Seylan doğada yaşadığı yörelerdir. Büyüklüğü 14 – 15 cm’dir. Genç balıklar, çok çekici yeşil altın rengindedir. Gövdelerine vuran ışık, pullar üzerinde parıltılı yansımalar yaratır. Bu nedenle kendilerine, ışıldayan, yani “Filamentosus” adı verilmiştir. Ancak balık yaşlandığında bu özelliğini yitirir ve zeytin yeşili bir renge bürünür. Balığın kuyruk kısmına doğru koyu renkte bir benek vardır. Erkeğin sırt yüzgeci kırmızı, dişilerinki ise renksizdir. En iyi geliştikleri sıcaklık 23 – 24 oC’dir. pH’ı ise 7 derece, yani asit alkali yönünden nötr olmalıdır. Akvaryumda kolay yumurta döker. Ancak kendi yumurtalarına çok düşkün olmaları nedeniyle yumurta dökümünden önce canlı yemle beslenmelidir.

Barbus lateristriga



Akvaryumlurda görülen en iri Barbuslardan biridir. Doğada yaşayan yaban türlerinin boyu 20 cm, akvaryumda üretilenlerin boyu ise ortalama 14 cm’dir. Nadiren 16 cm’ye erişir. Doğal ortamda yayıldıkları alanlar: Java, Borneo, Sumatra, Malaya ve Taylant’tır.
Birkaç değişik rengi görülür. Daha çok gümüşi renkte veya soluk sarıdır. Nadiren sarı – turuncu renklileri görülür. Balığın gövdesini adeta ortadan ikiye bölen koyu siyah renkte dikey çizgiyi, kuyruk kökünden gelen bir siyah yatay çizgi keser. Bu özelliği onu çekici kılar. Ancak balık yaşlandıkça gövdeyi süsleyen koyu renkli çizgiler griye dönüşür.
Canlı ve hareketli balıklardır. Büyüklükleri nedeniyle geniş akvaryumlar gerektirirler. Canlı yemlere karşı büyük bir düşkünlükleri vardır. İri supiresi, tubifex kurtları ve uygun büyüklükte kıyılmış toprak kurtları, onlar için ideal besinlerdir. Üremeleri tüm Barbus ailesinde olduğu gibidir.

Barbus oligolepis



Sumatra kökenlidir. Ancak 5 cm’ye ulaşabilen boyuyla “Cüce Barbuslar” arasında yer alır. Çok göz alıcı, hareketli ve oyuncu bir türdür. Erkeğin gövdesinin üstü, ışıltılı yeşil-mavi, göğüs ve karnı ise portakal rengidir. Özellikle üreme devresinde, bu portakal rengin yüzgeçlerde de belirgin olduğu görülür. Gövdeyi ayrıca, siyah renkte küçük ve düzensiz çizgiler süsler. Bu çizgiler balığın görünümünü daha da ilginç kılar. Dişiye egemen olan renk ise gri-yeşildir. Yüzgeçler erkeğinin aksine renksizdir.
Bu balıklar her türlü yemi iştahla yer. En iyi geliştikleri sıcaklık 24 oC’dir. Üreme 26–27 oC’de daha kolay gerçekleşir. Diğer türlere oranla akvaryumda daha zor üreme dönemine girer. Bununla birlikte, aradıkları ortam sağlanır, beslenmelerine özen gösterilir ve çift uygun dönem içinde üremeye sokulursa üretimin başarılı ve verimli olmaması için hiçbir neden yoktur.

Barbus schuberti



Büyüklüğü ortalama 6 cm’dir. Balığın tüm gövdesine egemen olan pembe-turuncu renk yer yer açılıp koyulaşır. Ayrıca üreme döneminde daha canlı ve parlaktır. Balığın karın ve göğsü açık eflatun renktedir. Kuyruk kökünde irice siyah bir beneği ve tüm gövdeye yayılan küçük siyah noktaları vardır.
Bu balıklar ailenin pek çok üyesi gibi, asit-alkali yönünden nötr sulardan hoşlanır. Ayrıca akvaryum sularının kireçsiz olmasına özen gösterilmelidir. 24 oC en iyi uyum gösterdikleri sıcaklıktır. Üremeleri 26 oC’de daha kolay gerçekleşir. Canlı yemden hoşlanır. Sürekli kuru yemle besleme sağlıklarını bozar.

Barbus titteya




Bu aile içinde çok sayıda balık yer alır. Bu aile içindeki balıklar birbirlerine son derece benzemekle birlikte ağızları çevresinde bıyık bulundurup bulundurmamalarıyla ve sahip oldukları bıyık sayısıyla birbirlerinden ayrılır. Bu ayrım şöyle yapılır;
 Hiç bıyık taşımayanlar: Puntius
 Bir çift bıyığı olanlar: Capoeta
 İki çift bıyığı olanlar: Barbodes
Bu balıklar halk arasında yaygın olarak Barbus adıyla anılıp tanınmaktadır. Önemli bazı Barbus türleri şunlardır;

Barbus arulius



Doğal yaşama alanı Güneydoğu Hindistan’dır. Gövdesini kaplayan geniş pullar ve bir çift bıyığı ile bilimsel olarak “Capoeta”lar arasında yer alır. Gövdesine kahverengi egemendir. Bu gövdenin yanlarında yaygın ve dağınık koyu lekeler vardır. Bu türün erkeğine sırt yüzgecinde taşıdığı uzunlamasına siyah çizgilerle dişisinden kolayca ayırmak mümkündür. Yumurtaların büyüklüğü 3 mm kadardır. Elverişli koşullar altında yumurtalar 48 saat içinde çatlar ve yavrular iki gün sonra yüzmeye başlar. Yavruların iri yapılı olması nedeniyle, yüzmeye başlar başlamaz yumurtadan yeni çıkmış artemia larvaları verilebilir.

Barbus conchonius



“Gül renkli barbus”, “yakut renkli barbus” adlarıyla da tanınır. Bunun nedeni, kırmızı rengidir. Doğal yasama alanları; Hindistan, Bengal ve Assam’dır. Boyu doğada 12–15 cm bulur. Akvaryumlarda ise coğunlukla 8 –10 cm kadar olur. Değişken renk özelliğine sahiptir. Pembe renklidir. Kuyruk yüzgeci kökünde koyu renkte benekleri bulunur. Üreme devresi içinde balığın rengi parlak kırmızı bir görünüme kavuşur. Yakut balığı adını bu nedenle almıştır. Dişi erkeğe göre biraz soluk renklidir. 22-26 oC arasında rahatlıkla yaşar. Sakin mizaçlı ve barışçıldırlar. Bununla birlikte duyarlı yapıya sahip balıklarla bir araya konulması sakıncalıdır. Akvaryumda üretilmeleri kolaydır. Barbusların genel üretim yöntemlerine uygun biçimde üretilebilir.

Barbus everetti



“Soytarı barbus” adıyla anılır. Singapur ve Bornea kökenlidir. 14 cm ulaşan büyüklüğüyle iri yapılı barbuslar arasında yer alır. Gövdesi donuk sarı-pembe, göğüs yöresi krem rengidir. Gövdeyi koyu renkte fakat fazla belirgin olmayan dört dikey çizgi süsler. Dişiler erkeklere oranla daha büyük ve açık renkli olur.
Barbus everetti, akvaryum koşulları ve üreme biçimi açısından Barbus conconinusa büyük benzerlikler gösterir. Ancak B. everetti, canlı ve kuru yemin yanı sıra yeşillik yemeyi sever. Bu amaçla onlara, ince kıyılmış marul, pazı, haşlanmış ıspanak gibi bitkisel besinlerin de arada sırada verilmesi gerekir.

Barbus filamentosus



Güneybatı Hindistan, Burma ve Seylan doğada yaşadığı yörelerdir. Büyüklüğü 14 – 15 cm’dir. Genç balıklar, çok çekici yeşil altın rengindedir. Gövdelerine vuran ışık, pullar üzerinde parıltılı yansımalar yaratır. Bu nedenle kendilerine, ışıldayan, yani “Filamentosus” adı verilmiştir. Ancak balık yaşlandığında bu özelliğini yitirir ve zeytin yeşili bir renge bürünür. Balığın kuyruk kısmına doğru koyu renkte bir benek vardır. Erkeğin sırt yüzgeci kırmızı, dişilerinki ise renksizdir. En iyi geliştikleri sıcaklık 23 – 24 oC’dir. pH’ı ise 7 derece, yani asit alkali yönünden nötr olmalıdır. Akvaryumda kolay yumurta döker. Ancak kendi yumurtalarına çok düşkün olmaları nedeniyle yumurta dökümünden önce canlı yemle beslenmelidir.

Barbus lateristriga



Akvaryumlurda görülen en iri Barbuslardan biridir. Doğada yaşayan yaban türlerinin boyu 20 cm, akvaryumda üretilenlerin boyu ise ortalama 14 cm’dir. Nadiren 16 cm’ye erişir. Doğal ortamda yayıldıkları alanlar: Java, Borneo, Sumatra, Malaya ve Taylant’tır.
Birkaç değişik rengi görülür. Daha çok gümüşi renkte veya soluk sarıdır. Nadiren sarı – turuncu renklileri görülür. Balığın gövdesini adeta ortadan ikiye bölen koyu siyah renkte dikey çizgiyi, kuyruk kökünden gelen bir siyah yatay çizgi keser. Bu özelliği onu çekici kılar. Ancak balık yaşlandıkça gövdeyi süsleyen koyu renkli çizgiler griye dönüşür.
Canlı ve hareketli balıklardır. Büyüklükleri nedeniyle geniş akvaryumlar gerektirirler. Canlı yemlere karşı büyük bir düşkünlükleri vardır. İri supiresi, tubifex kurtları ve uygun büyüklükte kıyılmış toprak kurtları, onlar için ideal besinlerdir. Üremeleri tüm Barbus ailesinde olduğu gibidir.

Barbus oligolepis



Sumatra kökenlidir. Ancak 5 cm’ye ulaşabilen boyuyla “Cüce Barbuslar” arasında yer alır. Çok göz alıcı, hareketli ve oyuncu bir türdür. Erkeğin gövdesinin üstü, ışıltılı yeşil-mavi, göğüs ve karnı ise portakal rengidir. Özellikle üreme devresinde, bu portakal rengin yüzgeçlerde de belirgin olduğu görülür. Gövdeyi ayrıca, siyah renkte küçük ve düzensiz çizgiler süsler. Bu çizgiler balığın görünümünü daha da ilginç kılar. Dişiye egemen olan renk ise gri-yeşildir. Yüzgeçler erkeğinin aksine renksizdir.
Bu balıklar her türlü yemi iştahla yer. En iyi geliştikleri sıcaklık 24 oC’dir. Üreme 26–27 oC’de daha kolay gerçekleşir. Diğer türlere oranla akvaryumda daha zor üreme dönemine girer. Bununla birlikte, aradıkları ortam sağlanır, beslenmelerine özen gösterilir ve çift uygun dönem içinde üremeye sokulursa üretimin başarılı ve verimli olmaması için hiçbir neden yoktur.

Barbus schuberti



Büyüklüğü ortalama 6 cm’dir. Balığın tüm gövdesine egemen olan pembe-turuncu renk yer yer açılıp koyulaşır. Ayrıca üreme döneminde daha canlı ve parlaktır. Balığın karın ve göğsü açık eflatun renktedir. Kuyruk kökünde irice siyah bir beneği ve tüm gövdeye yayılan küçük siyah noktaları vardır.
Bu balıklar ailenin pek çok üyesi gibi, asit-alkali yönünden nötr sulardan hoşlanır. Ayrıca akvaryum sularının kireçsiz olmasına özen gösterilmelidir. 24 oC en iyi uyum gösterdikleri sıcaklıktır. Üremeleri 26 oC’de daha kolay gerçekleşir. Canlı yemden hoşlanır. Sürekli kuru yemle besleme sağlıklarını bozar.

Barbus titteya




Seylan adasının tatlı sularından akvaryumlara girmiştir. Akvaryum balıklarında pek az görülen değişik renk tonları nedeniyle “kiraz barbus” adıyla anılır. Kiraz rengini anımsatan sarı pembe bir renk tüm gövdeye hâkimdir. Nadiren kırmızı renklileri görülür. Bu kiraz renkli gövdeyi, ağızdan başlayan, göz üzerinden geçerek kuyruk köküne devam eden, inişli çıkışlı uçlarıyla grafiği anımsatan titrek bir çizgi süsler.
Barbus titteya, küçük Barbuslar arasında yer alır. Son derece uysal, barışçıl ve karma akvaryumlar için elverişlidir. Üretilmelerindeki kolaylık nedeniylede, akvaryuma yeni başlayan için önerilebilecek bir türdür.
Üretimleri, Barbusların genel üretimine uyar. Ancak erkeğin çok etkin olması nedeniyle alışılmışın dışında, bir erkeğe iki dişi koymak daha iyi sonuç vermektedir. En iyi geliştikleri sıcaklık 23 – 26 oC’dir. Akvaryum sularının pH’ı 7, DH’ı ise 4 – 8 derece arasında olmalıdır. Yani yumuşak ve asit-alkali yönünden nötr sulardan hoşlanır. Kuru yemle beslenebilirlerse de haftada bir iki kez canlı yem verilmesi, sağlıkları ve gelişimleri açısından zorunludur.

Barbus tetrazona



Doğal yaşama alanı Sumatra ve Borneo olan bu balık, akvaryumseverler arasında çok beğenilen ve yaygın olarak yetiştirilen bir türdür. Renk ve desen benzerliği kadar hareketlerindeki çabukluk nedeniyle de “kaplan barbus” takma adıyla tanınır. Dekoratif oluşlarından başka, çok hareketlidirler, ani dalış ve çıkışlar, sert ve keskin dönüşler yapar.
Çok hareketli olmalarına karşın saldırgan değildir. Ancak, “Skalarya” ve “Gromi”ler gibi saçak kuyrukları ve uzantıları olan balıklara sataşıp rahatsız eder. Böyle balıkların bulunmadığı karma akvaryumlara konulabilir. En iyi bağdaştıkları diğer balıklar arasında, Zebra, Penguen, Tetrableck, Neon balığı ve benzerleri sayılabilir.
Bu balık, renk ve büyüklük açısından bazı çeşitlenmeler gösterir. İri türlerin boyu 7,5 – 8 cm’dir fakat çoğunluğunun 5 cm boyundadır. Gövdeye egemen olan temel renk, çoğunlukla açık sarı – pembedir. Ancak canlı turuncu renkte ve parlak kırmızı yüzgeçli olanlar da vardır. Bazı türlerde ise gövdeyi kaplayan pulların saydam olması nedeniyle balık, iç organları görülebilen saydamlıktadır.
Bütün bu çeşitlenmelerin tümünde, dört geniş ve koyu siyah çizgi gövdeyi dikey doğrultuda geçerek süsler. Bu çizgilerden birincisi göz üzerinde, ikinci ve üçüncüsü sırt yüzgecinin hemen başlangıcında ve sonunda dördüncüsü ise kuyruk kökünde bulunur. Sırt yüzgeçlerinin gövdeye yakın olan büyük bir bölümü de siyah renktedir. Diğer yüzgeçler ve sırt yüzgecinin kenarı bazı türlerde çok canlı kırmızı, bazılarında açık pembe, bazılarında ise renksizdir. Tetrazonlar, 23–25 oC arasındaki sıcaklıkta, bekletilmiş kireçsiz nötr sular ve canlı yemlerden hoşlanır.

Barbus pentazona



Kısaca “Pentazon” adıyla tanınır. “Tetrazon”a her bakımdan çok benzer ve ondan yalnızca gövdesini süsleyen dikey bant sayısının dört yerine beş oluşuyla ayrılır. Gövdeyi süsleyen koyu rekli dikey bantların Tetrazona oranla daha ince oluşu da hemen göze batan özelliklerinden biridir. Barbus pentazona, güney Çin ve Malaysiya kökenlidir. Tetrazon ile akrabalıkları vardır. Bu nedenle, yaşama, beslenme ve üreme özellikleriyle ona büyük benzerlik gösterir.

Barbus nigrofasciatus



Tanındığı diğer adı “Kara Yakut” tur. Anavatanı Seylan olan bu balık, ailesinin en güzel üyelerinden biridir. 5–6 cm uzunluğundadır. Geniş yapılı olan gövdesini, Tetrazonda olduğunca dört dikey bant süsler. Ancak bu renk özelliği değişkendir. Üreme devresi içinde bu bantlar kaybolur. Balığın rengi büyük bir bölümüyle koyu kırmızıya dönüşür. Baş, göğüs ve karın yöresi üzerinde altın parıltısıyla ışıldayan benekleri bulunan bu kırmızı alan, sırt kuyruk ve yüzgeçleri kaplıyan siyah kısım, yarattığı zıtlıkla daha da çekicidir. Dişiler daha soluk renkleriyle kolayca tanınır. Yaşama, beslenme ve üremeleri, ailenin diğer küçük yapılı üyelerine tam bir uyum gösterir.

Barbus gelius



Altın Barbus adıyla tanınır. Ana yurdu, Orissa, Bengal ve Assam gibi uzak doğu ülkeleridir. Boyları, ortalama 3 cm kadardır. Doğada bile 5 cm den büyüklerine rastlanmaz. Bıyıkları yoktur. Gövdelerine egemen olan altın sarısı renkleri nedeniyle Altın Barbus adıyla tanınır. Gövdenin yanlarında düzensiz siyah benekler görülür. Üreme devrelerinin dışında cinsiyet ayırımı yapmak biraz güçtür. Dişisi erkeğine oranla biraz daha iridir ve üreme zamanı karnı belirgin biçimde şişkinleşir.
Barbuslann genel üretim yöntemleriyle kolayca yavru alınır. Yumurtalar 24 saat içinde çatlar ve yavrular serbest olarak yüzmeksizin 48 saat kadar bulundukları yerde asılı kalırlar. Bu süre içinde vitellus keselerindeki besini tüketerek gelişimlerini tamamlar ve serbest olarak yüzmeye başlar. Yavruların bakım ve beslenmeleri Tetrazonlarda olduğu gibidir.

Barbus hustaerti



Doğal yaşama alanı, Afrika’da Aşağı Kongo Havzası’dır. Canlı ve zengin renk düzenindeki benzerlik nedeniyle “kelebek balığı” adıyla anılır. Amerika ve Avrupa’da yaygındır. Gövdelerinin temel rengi, yer yer altın rengi parıltılara sahip sarı-esmerdir. Göğüs ve karın yöresi gümüş rengi, yüzgeçler ise parlak turuncudur. Gövdede, biri solungaç kapaklarının hemen bitiminde, biri gövdenin tam ortasında, diğeri kuyruk kökünde olmak üzere koyu siyah renkte üç leke vardır. Ayrıca erkeklerin sırt ve anal yüzgeçlerinin sonları siyah lekelidir. Dişilerde ise bu leke görülmez.
Bu balıkların sularının asit-alkali açısından pH 7 yani nötr, sertliğinin ise 2 DH olması zorunludur. Aksi hâlde akvaryumda yaşatılmaları mümkün olmaz. En iyi geliştikleri sıcaklık 26 – 28 oC’dir. Beslenmelerinde kuru yemden de yararlanılabilir, bununla birlikte özelikle canlı yemden hoşlanır.

Oku

Trichogaster Leeri (İnci Gromi veya Mozaik Gromi)

Trichogaster ailesi içinde en tanınan ve ilgi çeken üyelerden biridir. “İnci gromi”
veya “mozaik gromi” adıyla anılır. Tüm gövdelerinin küçük ve inci gibi parıltılı pullarla
kaplı olması nedeniyle kendilerine yakıştırılan bu iki adı gerçekten hak etmişlerdir. Son
derece gösterişli, renkli ve güzel balıklardır. Temel renkleri olan menekşe rengi üzerinde,
beyaz inci izlenimi bırakan yüzlerce parıltılı beneğe sahiptir. Bu benekler gövdede olduğu
gibi yüzgeçlerde de yaygındır. Göğüsleri ve karınları normal zamanlarda lekesiz krem
beyazlığındadır. Bu beyaz bölgeler üreme zamanlarında dişilerde pembeleşir, erkeklerde ise
parlak kırmızı bir görünüm kazanır. Bundan başka, karın yüzgeçlerinin ön kısmında ve sırt
yüzgeçlerinin bir bölümünde de kırmızı ve menekşe renklerinin yayıldığını izlemek
mümkündür. Bedenlerinin her iki yanında ve tam ortasında, gövdeyi baştan başa geçip
kuyruğa değin uzanan inçe, kesik kesik ve koyu siyah renkte zikzaklı bir çizgi yer alır.
Büyüklükleri en fazla 11 santimi bulur. Erkeği dişisine oranla daha iri, daha geniş ve
daha canlı renktedir.

Doğal yaşama alanlarının, Malaya Yarımadası, Taylont, Sumatra, Borneo gibi Sıcak
yöreler olması dolayısıyla yüksek ısıyı severler 23 ila 32 derecelerdeki ısıda rahatlıkla yaşamakla birlikte en iyi geliştikleri ve sevdikleri ısı 27— 28 derecelerdir. Sakin yaradılışlıbarışçıl balıklardır. Karma akvaryumlarda diğer balıkları rahatsız etmelerinden korkulmaksızın rahatlıkla yetiştirilebilir.

Üremeleri, türlerinin genel özelliklerine uyum gösterir. Erkek, yüzen bitkileri bir
miktar yapışkan hava kabarcığıyla bir araya getirerek yumurtaların depolanacağı yuvayı
oluşturur. Üreme akvaryumunun ısısının 28 derece olması ve suda akıntıya olanak
tanınmaması önem taşır. Ergin dişi, çiftleşme sonucunda 800 ila 1200 arasında değişen
sayıda yumurta döker. Yumurtaların dökülmesi, betta ve macropodus ailesinde olduğu gibi
kurla gerçekleşir.

Oku

Japon Balığı Çiftleşmesi

Japon Balıkları Nasıl Çiftleşir ?

Japon Balığı Çiftleşmesi 1

Japon Balığı Çiftleşmesi 2


Japon Balığı Çiftleşmesi 3


Japon Balığı Çiftleşmesi 4


Damızlık Japon Balığı

Japon Balığı Çiftleşmesi

Oku

Akvaryum Balıkları Neden Ölür

Akvaryum kurulumunda canlıların sağlıklı yaşamaları için dikkat edilmesi gereken konular

1- Akvaryumu kendiniz yapacaksanız camları yapıştırmak için akvaryum silikonu kullanmanız gerekmektedir. Diğer silikonlar kuruduktan sonra dahi balıkları zehirleyebilir.
Üzerinde akvaryum silikonu diye yazar. Her nalburda bulunmayacağı gibi büyük yapı marketlerinde kolaylıkla
bulunur.
2- Akvaryum büyüklüğüne göre filtreleme seçimi önemlidir. Büyük akvaryumlarda dış filtre gerekiyor. Daha çok su
sirkülasyonu ve temizlik işlevi görür.
3- Tank ebadına göre ısıtıcı seçmek gerekmektedir. 100 lt ye 100 watt oranı genel olarak kabul görmüştür.
4- Mutlaka oksijen için hava motoru gerekmektedir. Havasız akvaryumda balıklar su yüzeyine çıkarak su üzerindenoksijen almaya çalışırlar ve bir süre sonra ölürler.
5- Akvaryumu kurup suyu doldurduktan sonra biyolojik dengeyi sağlamak için gerekli su düzenleyiciler kullanmaklazım. (Sera aquatan gibi.) Biyolojik denge çok önemlidir. Balıkları alıp başka bir tanka koyduğunuz zaman balıklarstrese girebilirler yeni ortama alışmak zaman ister. Su değerleri değiştiği için balık kendisini rahat hissetmez.Akvaryumu balıksız olarak 1 hafta bekletin, ısıtıcı, filtre ve hava motoru çalışır vaziyette.
6- Balıkların istediği ısı değerlerine bakarak tankın ısınını mutlaka sabitlemek gerekir. Su değişimlerinde suyun %20 lik kısmını dip çekerek boşaltıp 2 gün bekletilmiş ve aynı sıcaklıkta olan suyu eklemek gerekir. Suyun hepsini vebüyük kısmını değiştirmek balıklarda ciddi sorunlar açar. Yine su değşimlerinde dezenfektan, klor önleyici yada sera aquatan gbi su düzenleyicileri kullanmak gerekli.
7- Balıkları yemlemede azar azar ve yiyebilecekleri kadar günde 1-2 sefer verilmelidir.
8- En önemli husus balık seçimidir. Seçilen balıklar beraber yaşayabilecekleri türler olmalıdır. Tank ebadına göre balık sayısı seçilmelidir. 1 balığa 10 lt su baz alınarak balık sayısı belirlenmelidir. Bazı tür balıklarda daha çok lt gereklidir.
9- Gerekli şartlar sağlandığında balıkçıdan aldığınız poşetteki balıkları poşetlerinden çıkarmadan akvaryuma koyun. Poşetteki balıklar 10 dakika suyun üzerinde durarak aradaki su ısısı dengelensin. Bundan sonra balıkları ekleyebilirsiniz.
10- İlk 1 hafta çok önemlidir. Bu süre zarfında balıkları sürekli takip etmek, gözetlemek olabilecek sorunlara hemen müdahele etmek lazım. İlk kurulan tanklarda oluşabilecek hastalıklar stres, mantar, beyaz benek gibi hastalıklardır. Bu hastalıkların başlangıç aşamalarını ve tedavi aşamalarını internetten araştırarak bilgi sahibiolabilirsiniz.
11- İlk haftayı atlatan balıklar tanka alışmıştır ve her gün düzenli şekilde balıkları gözlemleyerek sağlıklı balıklar besleyebilirsiniz.

Unutulmaması gerekenler

1- Su değişimlerini haftada 1 kere suyun kirlenmesine göre ve balık sayısına göre %10-30 şeklinde dip çekerek yapılmalıdır.
2- Eklenecek su, tanktaki su ile aynı sıcaklıkta ve dinlendirilmiş bir su olmalıdır.

Akvaryumda balık ölümlerinin sebepleri nelerdir;

Tüm canlıların sağlığı,çevresindeki yaşam koşullarının sağlıklı olmasıyla orantılıdır.Ancak;balıklar kendi yaşam koşullarının tercihini hiçbir şekilde yapamadıkları için Tüm sağlıkları sizin yapacağınız seçimlere bağlıdır.Balık hastalıklarını önlemek için,balıklarınızı hep aynı yerden almaya,balık kepçenizi dezenfekte etmeye, su kimyasının doğruluğuna dikkat edip ve filtre sisteminin bakımını düzenli olarak yapın.Bilmelisiniz ki iyileşmesi çok kolay olabilecek küçük bir enfeksiyon bile,geç fark edildiği yada fark edilmediğinde balıklarınızın kaybedilmesine neden olabilir. "Yeni balık aldım ve eski balıklarımın da hepsi öldü" yada "aldığım balık daha 1 saat geçmeden öldü" gibi sık yaşanan durumlarda su kimyası,balığın ortam değişindeki fizyolojik değişimleri ve gözle görülemeyen bakteriler önem taşır. Sizler sadece gereken ilgi ve dikkatle yapabildiklerinizle bu kayıpları en aza indirmeye çalışmalısınız.İthali yapılan yada üreticiden toptancıya gelen balıklar,son satıcıya gelene kadar su ısısında değişim,çok sayıda balığın dışkılarıyla suyu yıpratması,kimi zaman anestezi altında nakledilmeleri neticesinde yıpranma ,stres,uyanamama ve hastalık bulaşması gibi olağan sonuçlar yaşarlar. Balık alırken bunları bilerek hareket ederseniz yapacağınız koruma ve bakım çok daha bilinçli olacaktır. Tüm akvaryum severler için genel tavsiyemiz;yeni aldığınız balıklar için ısısı arttırılmış ve -lı olan küçük bir karantina akvaryumuna sahip olmanızdır.Bunu uygulayabildiğiniz sürece hem yeni balıkların iyileştiğini hem de eski balıklarınıza gelebilecek zararı en aza indirmeye başladığınızı fark edeceksiniz.

Akvaryumda biyolojik dengenin oluşma aşaması ve balık ölümleri ile ilişkisi;

Akvaryum hobisine yeni başlayan pek çok amatör aynı yoldan geçmiştir herhalde:
50-60 litrelik bir akvaryum alınır. Satıcının tavsiyesi doğrultusunda kurulur, bir-iki gün çalıştırılır. (Bu süre bazen 1-2 hafta da olabilir). Sonra içine balıklar eklenir. İlk birkaç hafta boyunca herşey gayet güzel gitmektedir. Derken bir gün birden bire balıklar ölmeye başlar. 
Görünüşte hiç bir neden yoktur. Birkaç gün öncesine kadar gayet sağlılıklı bir şekilde akvaryumun içinde oradan oraya yüzen zavallı balıklar, yemeden içmeden kesilmiş bir şekilde yüzgeçleri büzüşmüş vaziyette ya dibe çökmüştür, ya da yüzeyde, ağzlarını havaya açmış ölmeyi beklemektedir.
Ölen balıklar çıkartılır, yerlerine yenileri eklenir, ama bu yeni eklenen balıklar da süratle aynı semptomları gösterir ve ölürler.

Pek çok yeni başlayan hobi erbabı, akvaryuma avuç dolusu ilaç eklemeye başlarlar. Hiç bir faydası olmaz. Sağa sola sorarlar, birbirinden alakasız, beşibiryerde cevaplar alırlar:

-Parazit olabilir –tuz ekle, ısıyı arttır.
-Silkon zehirlenmesidir, akvaryumu değiştir.
-Bulaşıcı hastalık var, akvaryumu komple boşalt dezenfekte et, yeniden kur.
Ne yazık ki bu yöntemlerin hiç birisi bir işe yaramaz.

Genellikle, şişeler dolusu ilacın hiçbir faydası olmadığını gören acemi akvaristler, yapılabilecek en yanlış işi yaparlar: Tüm akvaryum boşaltılır, kumu, taşları, dekorları kaynatılır, akvaryum tuzla ovulur, yeni baştan kurulur. Yeni balıklar eklenir. Birkaç hafta herşey yine yolunda görünür. Ama derken sil baştan, balıklar yeniden ölmeye başlar.Bu tür senaryoların çoğu, acemi akvaristin “ben bu işi beceremiyorum” demesi ve akvaryumunu elden çıkartması, ya da balkonda saksı haline getirmesi ile son bulur.Halbuki yeni kurulan bir akvaryumda birkaç hafta veya ay içerisinde görülen balık ölümlerinin hiç birisi sebepsiz değildir. Tam tersine çok güzel bir sebebi vardır: yeni akvaryum sendromu.Tabiatta, milyonlarca yıldır süregelen bir takım doğal döngüler vardır: Su döngüsü, oksijen döngüsü, Azot döngüsü gibi. Tüm bu döngüler, doğal hayatın (ve de insan hayatının) devamı için gereken dengeleri oluştururlar.Akvaryum gibi yapay bir ortam, ilk oluşturulduğunda tüm bu döngülerin ve dengelerin dışındadır. İşin iyi tarafı, birtakım dengeler, biz istesek de istemesek de kendiliğinden oluşacaktır. Ama işin bir de kötü tarafı var: bu dengelerin oluşması zaman alır.
Akvaryum ilk kurulduğu anda, içinde sadece su (ve kum ve dekorasyon vs) bulunan bir fanustur ve bu fanusun içerisine bir canlı eklendiğinde, doğal olarak oluşacak atıkları parçalayacak ve de zararsız hale getirecek en önemli mekanizma olan azot döngüsü’nden yoksundur.

Peki nedir bu Azot Döngüsü?

Akvaryumda yaşayan her canlı (balıklar, salyangozlar, karidesler, bitkiler vs) atık üretir. Bu atıklar, ve de yenmeyen yemler gibi diğer organik maddeler çözülürken amonyak (NH3) denen gaz orta çıkarlar.Doğal döngü içerisinde, Amonyak (NH3) tabiatta varolan “nitrosomonas” türü bakteriler tarafından okside edilerek Nitrit (NO2)’e dönüştürülür. Ortaya çıkan nitrit, bu sefer “nitrobakter” adı verilen bakteriler tarafından tekrar parçalanarak nitrata (NO3) çevrilir. Ortaya çıkan nitrat ise bitkiler tarafından besin olarak kullanılır ve döngü tamamlanır.Yeni kurulan bir akvaryumda, bu döngüyü gerçekleştirecek nitrosomonas ve nitrobakter türü bakterilerin yeterli bir popülasyona ulaşması, kullanılan filtreye, akvaryumun büyüklüğüne, biyolojik yükün (canlı popülasyonunun) duruma göre 2 ila 4 ay sürer. Bakteriler, akvaryumda kullanılan filtre medyasında, kumda, kayaların ve dekorasyonların üzerinde ve diğer bilmum yüzeyde kolonileşirler.Biofiltre veya biyolojik filtre olarak da bilinen bu yararlı bakteri populasyonu yeterli düzeye ulaşmadan önce ise, maalesef ortaya çıkan amonyak ve nitrit gazları, balıklar için son derece ölümcül bir tehlike arz eder.Özellikle yeni başlayan acemi akvaristler, bir heves çok sayıda balığı akvaryuma doldurdukları için, akvaryum suyu 
süratle amonyak bakımından zengin bir hale gelir. Çoğunlukla tavsiye edilen haftalık %25-%30 su değişimi ise maalesef amonyağı seyreltmek için yeterli değildir. Biyolojik filtrenin yetersizliğinden dolayı, hızla artan amonyak miktarı, özellikle de yüksek PH sularda zehirden farksızdır.
Amonyak, balığın beynini, merkezi sinir sistemini ve tüm iç organlarını etkiler. Dokularda ciddi hasara neden olur. Balıklar iştah kaybeder, su yüzeyinde toplanırlar, bazen de dibe çökerler. Doku hasarı yüzünden pul kayıpları, galsamada kanama, gövdede kırmızı lekeler gibi belirtiler ortaya çıkar. Ne yazık ki bu belirtilerin bir kısmı, parazit veya benzer enfeksiyonlarla karıştırıldığı için, akvaryuma dezenfektan konulur (çok çok büyük bir hata). Bu dezenfektanlar, yeni yeni kolonileşmeye başlayan nitrosomonasları süratle öldüreceği için, döngüyü geriletip fayda yerine zarar verirler.
Bu belirtiler, balıkların türlerine göre, aniden ortaya çıkabileceği gibi, yavaş yavaş da görülebilir.
Maalesef, pek çok acemi akvaristin yaptığı “suyu boşaltıp, kumu kaynatıp, kayaları dezenfekte etme” yolu, anlaşılacağı üzere hiç bir işe yaramayacağı gibi, döngüyü sıfır noktasına geri çevirdiği için “en yapılmaması gereken” işlemdir.
Biyolojik yükü az, filtre mekanizmaları doğru bir şekilde kurulmuş, düzenli su değişimi yapılan ve düşük PH (<7-7.5) su kullanılan akvaryumlarda, dayanıklı balıklar bu ilk aşamayı atlatabilir. Ancak hemen ardından ikinci bir tehlike ile karşı karşıya kalırlar: nitrit.
Akvaryum ortamında yeterli popülasyona ulaşan nitrosomonas bakterilerinin açığa çıkardığı Nitrit (NO2), amonyak kadar olmasa bile, son derece tehlikeli bir kimyasaldır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini kısıtladığı için, özellikle uzun süre yüksek değerlerde kalması durumunda balıkların (suda yeteri miktarda oksijen olsa dahi) boğularak ölmesine neden olur. İşin kötü tarafı, nitrobakter türü bakteriler, nitrosomonaslara oranla çok daha yavaş bir popülasyon artışı gösterirler.Giderek yükselen nitrit oranlarına maruz kalan balıklar, aynı amonyak zehirlenmesinde olduğu gibi iştahlarını 
kaybederler, su yüzeyine toplanırlar, hızlı hızlı nefes almaya çalışırlar. Sanki bir parazitten kurtulmak istiyormuş gibi akvaryum içerisindeki dekorasyonlara, kumlara, taşlara sürtünerek "kaşınırlar".
Nitrit nedeni ile kanda biriken “methemoglobin” maddesi, kan rengini kahverengiye çevirir. Bu yüzden balıkların galsamaları kararır, açık renkli balıklarda genel bir kararma, renkli balıklarda renk kaybı olur. (nitrit zehirlenmesi, kahverengi kan hastalığı olarak da bilinir) Maalesef bu belirtiler de çeşitli enfeksiyon belirtileri ile karıştırılmaktadır. Eğer bu aşamada akvaryuma dezenfektan konulursa, zar zor kolonileşen nitrosomonaslar yok olacağından, hızla amonyak seviyeleri de artmaya başlayacaktır. Bu ikisinin bir araya gelmesi de haliyle en dayanıklı balıklar için bile ölümcüldür.
Yeni kurulan akvaryumlarda, biyolojik filtre (bakteri kolonileri) gelişip, azot döngüsü oturuna kadar görülen bu ölümlere “Yeni Akvaryum Sendromu” denmektedir.

Peki, yeni akvaryum “eskiyene” kadar balık ölümlerinden kaçınmak için ne yapılabilir:

- Öncelikle, genel olarak tavsiye edilen “akvaryumu boş çalıştırma” olayının, su ısısının oturması dışında hiç bir faydası yoktur. Akvaryumda çözülen veya çürüyen organik madde olmadığı takdirde bakteri populasyonu gelişmez. Bu yüzden mutlaka organik atık üretecek birşeylerin olması veya suni olarak amonyak eklenmesi şarttır. En sık uygulanan yöntem, akvaryuma bir ya da iki tane balık koyup, bir-iki ay boyunca sürekli ve düzenli su değişimleri ile azot döngüsünü başlatmaktır. Bunun ardından balıklar yine yavaş yavaş eklendiği takdirde, çok bir sorun olmadan akvaryum “güvenli” bir hale getirilebilir. Maalesef yeni başlayan arkadaşların en çok yaptığı hata, bir anda çok sayıda balığı akvaryuma koymaktır. Bu da ölümcül bir hatadır.

- İkinci bir yol olarak, hiç balık koymadan, suya amonyak ekleyip döngünün oturmasını beklemektir. Her ne kadar bu yöntem, "en güvenli yöntem" olsa da, yeni başlayan birisinin 1-2 ay boyunca boş akvaryuma bakmayı istememesi yüzünden pek uygulama bulamamakta maalesef.

- Yeni kurulan bir akvaryum (çok istisnai durumlar haricinde) asla ve de kat’a tamamen boşaltılıp dezenfekte edilmemelidir. 
- Akvaryum filtresi asla ve de asla, çeşme suyu ile yıkanmamalıdır. Çeşme suyunda bulunan klor, burada yaşamlarını sürdürmeye çalışan zavallı bakterileri efektif bir şekilde öldüreceği için biyolojik filtreyi etkisiz hale getirir ve de sudaki amonyak oranının süratle yükselmesine neden olur. Filtre medyası, dip çekme sırasında boşaltılan akvaryum suyunda çalkalanarak temizlenebilir.

- İlk bir kaç ay boyunca yemleme mümkün olduğu kadar az yapılmalı, yenmeyip dibe çöken yemler hızla akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.

- Azot döngüsü oluşana kadar, dipte kesinlikle dışkı birikmesine müsade edilmemeli, bitkilerden dökülen yapraklar, dışkılar ve diğer organik atıklar mümkün olduğunca akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.Amonyak ve nitrit gazları sudan ağır olduğu için dipte birikirler. Düzenli dip çekimi ile sudaki yoğunlukları kontrol altında tutulabilir.

- Test kitleri, her ne kadar pahalı da olsa, çok faydalıdır. Ama ne hikmetse yüzlerce liralık balıklarını kaybetmeyi göze alanlar, 60-70 lira verip sularının ne halde olduğunu kesin ve net bir şekilde söyleyebilecek test kitleri edinmekten kaçınırlar. Halbuki kaliteli bir Amonyak ve Nitrit test kiti ile, bu zehirli gazların sudaki yoğunluğu kontrol etmek ve su değişimlerini buna göre ayarlamak ve de balık ölümlerinden kaçınmak çok mümkündür.

Balık Hastalıkları

Akvaryumda uygun koşulların oluşmaması balıklarda ve diğer akvaryum canlılarında sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına neden olur.

Beyaz benek:Özellikle deri ve solungaçlarda gözle görülebilir beyaz noktacıklar şeklinde ortaya çıkar.Parazit en olgun haline ulaştığında patlayarak yerinde bir delik bırakır.Bunu yapan parazit su kaybına sebep olur. Tropik karma akvaryumlarda 12-18 saat içinde hemen tüm balıklara bulaşır. Balıkların çoğu parazitlerle barış içinde yaşarlar ama huzursuzluğu kapıldıklarında bağışıklık sistemleri çöker ve bu parazitler çoğalır.Hazır olarak satılanlara düzenli kullanıldıklarında 3 gün içinde cevap veren bu hastalık başladığı ilk gün fark edildiğinde bulaşmaması konusunda etkili olunabilir. Bu tip hastalıklar için akvaryum malzemeleriniz arasında mutlaka bir beyaz benek 
ilacını hazır tutmanızda fayda vardır.Aynı hastalık deniz balıklarında da görülmektedir.

Gri salgı hastalığı:Belirtileri beyaz benek hastalığındakilerle hemen hemen aynıdır.Aynı hastalık deniz balıklarında da görülür. Bu hastalığa neden olan parazitler ise ancak mikroskop altında görülebilirler.Balıklar,bu parazitlere tepki verirlerken renkleri solar ve hastalığa adını veren büyük miktarda salgı üretirler. Bu hastalığın tedavisi beyaz benek kadar kolay değildir.çünkü bu parazitler,tedaviye karşı direnç gösterirler,çözümlerin başında formalin banyosu gelir;bu konuda hekiminizden yardım almalı hastalığı ilerlemeden önceki dönemde kontrol altına almaya çalışmalısınız.

Mantar hastalığı:Özellikle göz,ağız,yüzgeç ve solungaç çevresinde beyaz pamukçuk-yün şeklinde büyümelerle kendini gösterir.Mantar enfeksiyonları daha çok zayıf düşmüş,yaralanmış balıkları etkiler ve bulaşır. Genel dezenfektan’dan çok Mantar hastalığı için hazırlanmış özel -larla düzenli tedavi sonucu kesin çözüm alınabilir.

Yüzgeç(kuyruk)çürümesi:Bu hastalığın nedeni saldırgan yüzgeç yiyicileridir. Akvaryumunuz temiz değilse iyileşmesi zor olabilir.Hazır olarak satılanlar,fark edilebilen erken dönemlerde sonuç verecektir.Solungaç Parazitleri:Normal olan balık birdenbire akvaryumun tabanında saklanmaya başlar. Olduğu yerde sallanabilir, rengi koyulaşmıştır, gözleri kararmıştır, ve çok sık nefes alıyordur. Bazen tabandan fırlar, özellikle solungaç kısımlarını dekorasyonlara sürter. Alt ön yüzgeçlerini oynatır. Bazen yüzeye yakın çıkar ve hareketsiz durarak daha iyi nefes almaya çalışır. Solungaçlar ilk zamanlarda çok açılır, son devrelerde ise balık solungaçlarını açmadan nefes almaya çalışır. Solungaçlara çok yakından baktığınızda parçalanmış kısımlara rastlayabilirsiniz. Bu semptomlardan kısa bir süre sonra balıklar ölmeye başlar. Dışta gözle görülür bir anormallik olmaz genelde, belki 
balığın zayıf düşmesine bağlı olarak mantar-bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilir, ama genelde bu enfeksiyonlar balığın ölmesine yakın oluşur. Yukarıda belirtilen semptomlardan özellikle göz kararması ve sık nefes almaya dikkat edilmelidir. Solungaç parazitleri normalde yetişkinlere zarar vermeseler de kötü su koşulları, bakımsız bir akvaryum, veya tankın kaldıramayacağı kadar çok balık sayısı sayılarında tam anlamıyla bir patlama yaratır. Formalin tedavisi ve düzenli bir bakım ile kısa sürede sonuç alabilirsiniz.

Patojenik Bakteri Hastalıkları:Balıkların dirençlerinin düşük olduğu durumlarda vücuda yerleşerek hastalığı oluşturmaya başlarlar. Yüzgeçten kuyruğa,ülserden kan zehirlenmesine kadar görülen bakteriyel hastalıklar (vücudun kızarmasıyla ortaya çıkar)ile sıklıkla karşılaşılır.İthal edilen yada toptancılardan satıcı firmalara gelen balıkların %70’inde bu rahatsızlıklara rastlanır. Karantina akvaryumu uygulaması balık kayıplarını minimuma indirecektir.

Tüberküloz:Herhangi bir balığı etkileyebilir,zayıflama ve bazı durumlarda ülserli şişliklerin görülmesi sık rastlanan bir durumdur.Tüberküloz akvaryuma bir kez girdiğinde genellikle hızla yayılır.Bu nedenle hasta,ölmüş yada ölmek üzere olan balıkları akvaryumdan bir an önce ayırmalısınız. Nadir durumlarda insanları da etkileyebilen bu hastalık 
ile karşılaştığınız durumlarda ellerinizi iyice dezenfekte etmelisiniz.

Oku

Japon Balığı Türleri

Panda Oranda
  • İsim: Panda Oranda
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Asagi Koi
asagi koi
  • İsim: Asagi Koi
  • Bilimsel Adı: Cyprinus Carpio
  • Beslenme Şekli: Havuz balıkları için topak ,çubuk ve pul yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 24 inc, 60 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Bekko Koi
bekko koi
  • İsim: Bekko Koi
  • Bilimsel Adı: Cyprinus Carpio
  • Beslenme Şekli: Havuz balıkları için topak ,çubuk ve ya pul yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 24 inc, 60 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Balongöz Japon
balongöz japon
  • İsim: Balongöz
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Calico Shubunkin
Calico Shubunkin
  • İsim: Calico Shubunkin
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Calico Teleskop
Calico Telescope
  • İsim: Calico Teleskop
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Tepegöz Japon
tepegozjapon
  • İsim: Tepegöz Japon
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Çukulata Ponpon Japon
çukulata ponpon japon
  • İsim: Çukulata Ponpon Japon
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

 Standart Japon Balığı
standart japon
  • İsim: Standart Japon Balığı
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar
 Tülkuyruk Japon Balığı
tülkuyruk japon
  • İsim: Tülkuyruk Japon Balığı
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

 Kohaku Koi
kohaku koi
  • İsim: Kohaku Koi
  • Bilimsel Adı: Cyprinus Carpio
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 24 inc, 60 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Aslanbaş Japon Balığı
aslanbaş japon
  • İsim: Aslanbaş Japon Balığı
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

İncigövde Japon Balığı
incigövde
  • İsim: İncigövde Japon Balığı
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Kırmızı Beyaz Oranda
kırmızı beyaz oranda
  • İsim: Kırmızı Beyaz Oranda
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Kırmızı Beyaz Ryukin
kırmızı beyaz ryukin
  • İsim: Kırmızı Beyaz Ryukin
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Kırmızı Şapkalı Oranda
kırmızı şapkalı oranda
  • İsim: Tülkuyruk Japon Balığı
  • Bilimsel Adı: Carassius Auratus
  • Beslenme Şekli: Az Protein İçeren Japon Balığı Pul Yemleri ve Çubuk yemler
  • Yaklaşık Boyutlar: 4-8 in., 10-20 cm.
  • Sıcaklık: 19-21 C, 66-70 F
  • pH Seviye: 7.6
  • Yüzme Seviyesi: Tüm seviyeler
  • Üretim Şekli: Yumurta Döker
  • Yaşam Alanı: Taşlar & Bitkiler le dekore edilmiş akvaryum veya havuzlar

Oku