Akvaryum, Akvaryum Balıkları, Akvaryum Canlıları, Akvaryum Bitkileri, Balık hastalıkları, Balık Yemleri, Tatlı su akvaryumları, Tuzlu su akvaryumları, Canlı Balık Yemleri, Akvaryum Hesaplamaları

En iyi Akvaryum Tasarımları 2

En iyi Akvaryum Çeşitleri


En iyi Akvaryum Modelleri













Oku

En iyi Akvaryum Tasarımları

En iyi Akvaryum Çeşitleri


En iyi Akvaryum tasarimi nedir












Oku

Köpük Yuva Yapan Balıkların Üretilmesi

Köpük Yuva Yapan Balıklar
Akvaryumun etrafını gazete kâğıdı ile kapatın. Akvaryumda 10 cm su yüksekliği
bırakın. Havalandırmayı kapatın. Kolay yavru yapması için bitki bırakın.
Dişi balığı yumurtlamadan sonra hemen akvaryumdan alın. Erkek, yumurta açılıp
yavruların besin kesesi bitinceye kadar akvaryumda kalır. Sonra erkeği de alın. 3.gün
yumurta sarısı verin. Yumurta sarısını fazla vermeyin yoksa suyun üstünde ince bir filiz
oluşturur. Akvaryumun üstü kapalı olsun. Akvaryum sıcaklığı ile suyun üstündeki havanın
sıcaklığı eşit olmalıdır.
Üreticiler akvaryum içinde, dar ve yapay olanaklar içinde gerçekleştirmek durumunda
oldukları üretimden olabildiğince verimli sonuç almak zorundadırlar. Damızlık birkaç çift
balıktan mutlaka döl almaya ve bu işi en az yumurta ve yavru kaybıyla başarmaya
çalışacaklardır.
Balığın içinde yaşadığı ortam onun biyolojik özelliklerini, sağlığını derinden etkiler.
Her balık türünde olduğu gibi labirentli balıkların da doğal ortamlarına uygunluk gösteren
sularda daha iyi gelişeceği ve sağlıkla yaşayacağı doğaldır. Bunun aksine, sularının asitalkali,
sertlik, ısı ve ışık acısından uygun özellikler taşımaması balıkların biyolojik
yapılarının dengesini bozar. Sağlıklarının bozulmasına neden olur. Bunun sonucunda,
renkleri solar, yeme karşı isteksizlik gösterir, hareketleri durgunlaşır, doğal etkinliklerinden
ve bu arada üreme faaliyetlinden uzaklaşırlar.
Üretim çalışmasında çeşitli yöntemlerden yararlanılır.

Labirentli balıkların akvaryumda üretilmeleri, verilen bilgiler dikkate alındığında ve
gereken özen gösterildiğinde sanıldığı kadar güç değildir. Bunun için aşağıdaki kurallar
bilinmeli ve uygulanmalıdır.
 Döle sokulacak dişi ve erkek balık döl verim çağı içinde olmalıdır. Labirentli
balıklarda bu dönem en erken 10 aylık olduklarında ve çoğunlukla 1 yaşına
ulaştıklarında başlar.
 2 yaşını dolduran balıklar damızlıktan çıkarılmalı ye üretimde
kullanılmamalıdır. Çünkü bunların üretimde kullanılması yarar sağlamaz.
 Damızlık olarak kutlanılacak dişi ve erkeklerin ayrı ayrı akvaryumlarda iyi bir
bakım ve beslenme altında tutulmaları, daha önce üretimde kullanılmışlarsa
bunun üzerinden en az altı hafta geçmiş bulunması zorunludur.
 Döl almada kullanılacak çiftlerin, daha önce birbirini eş tutmuş ve birlikte
yumurta dökmüş bulunanlardan seçilmesi üretimde büyük kolaylık sağlar.
 Üretime sokulacak labirentli balık türüne göre bazı değişiklikler
gösterebilmekle birlikte, üretim akvaryumu için yararlanılabilecek ortalama ve
genel ölçü: 60X35X30 santimdir.
 Bu ölçüdeki akvaryum nötr asit alkali özelliği gösteren (pH 7) ve 1/3 Ölçüde
yağmur suyuyla takviye edilmiş hafif sert bir su ile doldurulmalıdır.
 Akvaryum; toprağa bağlı bitkilerin yanı sıra, riccia, salvinia, ceratopteris
cornuta gibi yüzen bitkilerle çok iyi bitkilendirilmelidir
 Akvaryum ısısı, oda ısısının düzenlenmesiyle 25—27 santigrat arasında değişen
belirli bir ısıda tutulmalıdır.
 Akvaryum taze suya sahip olmakla birlikte üreme etkinliği süresi içinde
kesinlikle filtre edilmemeli ve havalandırmak amacıyla basınçlı hava
verilmemelidir. Akvaryumum üstü, ince bir hava alma deliği bırakıldıktan sonra
cam bir örtüyle kapatılmalıdır. Suda herhangi bir akıntının ve sarsıntının
oluşmasına, bunun sonucu olarak da yuvanın dağılmasına neden olunmamalıdır.
Aksi halde üretim girişiminiz başarısızlıkta sonuçlanır.
 Akvaryumda yeterli ve düzenli bir ışıklandırma sağlanmalıdır. Doğal ışık,
yapay ışığa daima tercih edilmelidir.
Bütün bu koşullar yerine getirildikten sonra, dişi ve erkek gece karanlığında üretim
akvaryumuna alınır. Böylece bütün bir gece boyunca yeni alındıkları ortama uyum
sağlamaları mümkün olur. Günün ilk ışıklarıyla birlikte akvaryumda dolaşmaya başlayan
balıklar birbirini görür. Bu karsılaşma anı çok önemlidir, Üretici bu sırada balıkları rahatsız
etmeksizin akvaryumu gözlemekte olmalıdır
Dişiyi gören ve cinsel acıdan kızgın olan erkek hemen yüzgeçlerini kabartarak
görkemli bir görünüm kazanır. Derhal dişinin yolunu keser, çevresinde dolanır. Başıyla
gövdesiyle, yüzgeçleri ile ona dokunur ve çarpar. Bu haliyle bir aşk dansı yapar haldedir.
Adeta dişinin döle girmeyi istekli olup olmadığını öğrenmek ve onu yumurta dökmeye razı
etmek istemektedir.

Bu arada dişinin görünümü ve tutumu dikkatle izlenmelidir. Çünkü erkeğin
davranışları karşısındaki tavrı ve vaziyet alışı, döle girmeye elverişli olup olmadığını ortaya
koyar. Eğer döle girmeye hazır ise ilk tanışma sırasında cilve özelliği taşıyan küçük kaçışlar
yapsa bile köşe bucak saklanmaz, aksine onu ilgiyle izler. Döle isteksiz olan dişi erkekten
kurtulmak için kaçıp gizlenir. Bir bitkinin altına, bir tasın arkasına saklanır. Rengi dahi
solarak doğal niteliğini yitirir. Böyle bir durumla karşılaşıldığın da çifti ayırmak gerekir.
Aksi halde dişi, erkek tarafından iyice hırpalanacaktır.
Birkaç gün aradan soma erkek başka bir dişiyle yeniden çiftleşmeye sokulur. Üremede
yararlanılamayan ilk dişi, döle hazır ve elverişli olduğuna inanılmadan bir daha denemeye
sokulmamalıdır. Elde başka bir damızlık çift varsa başarışız bir deney geçirmiş bulunan
erkeğin kullanılmasından da kaçınılmalıdır. Çünkü dişiye karşı biraz sert davranma olasılığı
vardır.
Erkek, yuva yapımını bitirir bitirmez, tıpkı doğada olduğu gibi ve yaradılışlarından
bugüne değin süregelen biçimde dişiyi kendisiyle birlikte döle girmeye zorlar. Bu amaçla
dişiyi, öncelikle yumurtaların bırakılacağı köpük yuvaya doğru yöneltmek ister. Bunun için
yüzgeçlerini olanca genişliğiyle gererek önünü keser. Başıyla dürtükleyerek, gövdesiyle
sıkıştırarak onu kendisine paralel olarak ve yuva yönüne yüzmeye mecbur eder. Dişi gereği
gibi beslenmiş ve bakılmışsa, yaşı da döl vermeye elverişliyse döle girmekten kaçınması için
hiç bir neden yoktur. Fazla zorluk çıkarmadan erkeğe uyum gösterir. Onunla birlikte köpük
yuvanın altında buluşur. Ürememe işlemini yapar.

Labirentli Balıkların Akvaryumda Üretiminde İkiz Akvaryum Yöntemi
Labirentli balıkların akvaryumda üretilmelerinde başarının en büyük öğesi, üretimde
kullanılacak dişinin doğru olarak saptanmasıdır. Üretime sokulan dişi eğer döl verecek
nitelikte değilse yapılan tüm hazırlıklar boşa çıkıp olumsuz bir sonuç alınacağı gibi, balıklarınız
da hırpalanmış olacaktır.
Ancak bazı üreticiler, üretimde yanılma payını büyük ölçüde ortadan kaldıran bir
yöntem geliştirmişlerdir. “İkiz akvaryum yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntemde,
yumurta dökme olgunluğuna erişmemiş olması halinde dişi balığın hırpalanması olasılığı
ortadan kaldırıldığı gibi, onun yerine bir başkasının döle sokulmasına da olanak
bulunabilmektedir.
Hazırlık olarak, standart ölçüde yani 60 x 30 x 30 santim boyutlarında bir akvaryum
alınır. Daha önce anlatılan “akvaryumda üretimde” olduğu gibi üreme akvaryumu uygun
nitelikte suyla 10 santim yüksekliğinde doldurulur, Toprağa bağlı ve yüzen bitkilerle uygun
bir bitkilendime sağlanır. Akvaryum suyu, oda ısısının yükseltilmesiyle elverişli düzeye
çıkarılır. Akvaryum, uygun ölçüde kesilmiş saydam bir cam parçasıyla ortadan ikiye
bölünür. Üretime sokulacak dişi ve erkek balıklar döle sokulacakları günün gecesi, erkek
balık üreme akvaryumunun bir bölümüne, dişisi diğer bölümüne olmak üzere yerleştirilir.
Günün ilk ışıklarıyla birlikte akvaryumu dolaşmaya başlayan balıklar, kendilerini
ayıran cam bölmenin ardından birbirlerini görür. Dişiyi gören erkeğin solungaçları şişer,

yüzgeçleri kabarır, renkleri canlanır. Üreme içgüdüsüyle dişiyi bir süre ilgiyle izledikten ve
ona kur yaptıktan sonra büyük bir istekle köpük yuva yapımına girişir. Dişinin bu süre
içindeki davranışları, onun yumurta dökmeye yatkın olup olmadığını belirler. Eğer dişi
yumurta dökümü için hazırsa onda da bir isteklilik ve bir kıpırdanma hali, erkeğin yaptığı
kurlara karşılık verme görülür. Camın önünden ayrılmaz. Erkeğin hareketlerini ve yuvayı
kuruşunu ilgiyle izler.
Buna karşın dişi yumurta dökecek duruma gelmemişse camın arkasından erkeğe ilgi
göstermek ve döle girmeğe isteklilik göstermek şöyle dursun, bulunduğu bölümün kuytu
köşelerine çekilip gizlendiği ve renginin solduğu görülür. Böyle bir dişi üretime
sokulmamalı, üreme akvaryumundan çıkarılarak yeterli olgunluğa ulaşıncaya değin diğer
damızlıklarla birlikte özel bakım ve beslenme uygulanmalıdır.
Üreticinin elinde başka dişi varsa üretim girişimi bu dişiyle sürdürülebilir. Yeni dişi,
kendine ayrılan bölmeye konularak erkeğe karşı olan davranışları ve tutumu gözlenir. Bir
başka yol da daha başlangıçta üreme akvaryumunun dişiye ayrılan bölümüne birden fazla
dişi damızlık koymaktır. Bu durumda dişilerden birinin döle elverişli olması halinde,
diğerleri akvaryumdan alınarak uygun olduğu belirlenen, çiftleşmeye sokulur. Ancak hiçbir
zaman, birden fazla dişi aynı anda üretimde kullanılmamalıdır.
Yuvanın yapımı erkek tarafından tamamlanıp dişinin döle girmeye istekli olduğu
belirlenince, aradaki cam perde kaldırılarak çiftin birbiriyle buluşması sağlanır. Bundan
sonrası daha önce anlatıldığı biçimde gelişir.

Su Sıcaklığının Kontrolü
Labirentli balıklar 18 ila 32 derece arasındaki ısılarda rahatça yaşar. Her türlü yemle
beslenebilir. Labirentli balıkların tek bir lüksleri vardır: Doğal yaşama alanları düzeyinde
yüksek ısı… Çünkü onlar çoğunlukla tropikal, kısmen de yarı tropikal alanların balıklarıdır.
En iyi geliştikleri ve severek yaşadıkları ısı, 23 ila 26 santigrat arasındadır. Bu ısı aralığında
çok iyi gelişir, sağlıkla yaşar ve döl verirler. Ancak 18 ila 30 derece arasında da yaşamlarını
rahatlıkla sürdürebilirler. Bu balıklar ani ısı değişikliklerine karşı dayanıksızdır. Onlara
mümkün olduğunca değişmeyen sabit bir ısı sağlanmalı, ani ısı değişikliklerinden, özellikle
ısı düşmelerinden korumaya çalışılmalıdır.
Akvaryum ısıtıcı-termostat ikilisiyle ısıtılarak elverişli düzeyde ısı sağlanması bazı
hallerde büyük sakınca doğurur. Akvaryumun bulunduğu yerin ısısı eğer akvaryum ısısından
çok düşükse, akvaryum suyu istenilen ısıda tutulsa bile, akvaryum yüzeyindeki hava suya
oranla soğuk olur. Zaman zaman akvaryum yüzeyine yükselerek aldığı ağız dolusu soğuk
havayı solunum amacıyla labirentlerine yollayan balığın solunum yolları iltihaplanır. Bu çok
ağır sonuçlar doğurur ve çoğu kez balığın ölümüne neden olur.
Bu sakıncayı önlemek amacıyla izlenecek en doğru yol, akvaryumun içten değil
dışarıdan ısıtılmasıdır. Yani akvaryumun bulunduğu oda ısısının elverişli düzeyde
tutulmasıdır. Bu amaçla kışın sağlanacak 20 – 22 derecelik bir oda ısısı, ev sakinleri kadar
balıklar için de yeterlidir. Oda ısısıyla akvaryum ısısı arasındaki farkların doğurabileceği

sakıncaları en aza indirmek amacıyla akvaryumun yüzeyinin, bırakılan ince bir aralıktan
akvaryuma hava girmesine ancak olanak verecek biçimde bir cam örtüyle kapatılması
gerekir. Üstü böylece örtülen bir akvaryumun yüzeyindeki havanın ısısı, akvaryum suyunun
ısısından bir ölçüde düşük dahi olsa, balıkların hastalanmasına neden olacak ölçüde büyük
farklar göstermez.

Oku

Canlı Doğuran Akvaryumu

Hemen hemen herkezin ilk başlangıç serüvenlerinden biridir canlı doğuranlar. Ve çoğunlukla hatalı kombinasyonlarla karma akvaryumlar kurulur. Bunun temel sebeplerinden biriside akvaryumcu diye tabir ettiğimiz petshopların çoğunluğunun para hırsına yenilmesidir. Japon -lepistes – melek balığı – çöpçü – vatoz tarzı karmalar yapılır. Uyum aranmaz.İlk defa balık besleyecek kişinin boyutlarda ve renklerde değişik arayışlar içinde olması da bir etkendir bu yanlış kurulumlara. Bu yazımızda doğru bir şekilde nasıl canlı doğuran akvaryumu hazırlayabiliriz onu irdeleyeceğiz.

7 aylık canlı doğuran akvaryumumu 2 hafta önce dağıtmak zorunda kaldım. Tahminimden fazla yaşanan nufüs patlaması ,buna bağlı temizlik ekipmanlarının bakım peryodunun kısalması ve yem maliyetinin artışı en büyük etkenlerden oldu.10 yetişkin canlı doğuranla başladığım maceraya 200 yetişkin canlı doğuranla nokta koymuş oldum. Başlangıçta 1 adet vatozum da vardı ,2 ay gibi kısa sürede serçe parmağım kadar boydan 15 cm lere boy attığını görmek bu balığın fazlasıyla uygun olmadığını bana gösterdi ve akvaryumdan çıkarmak zorunda kaldım. Dediğim 10 yetişkin canlı doğuran türleri lepistes ,plati ve veliferaydı. Birçok kaynakta birbirleri ile uyumsuz olabilecekleri hususunda yazılar okudum. Ortam üzerinde iyileştirmeler yaparak bu türlerin hepsini aynı akvaryumda tutmaya çalıştım. Ve sonuç olarak ben yaptım oldunun çok üzerinde bir verim elde ederek kişisel anlamda bu hipotezi çürüttüğümü düşünüyorum.



Kurulum detaylarına şöyle bir göz atacak olursak ; 100x60hx50 akvaryum net 250 lt. Bir kaç kök çam ,elodea ,zeytin ,java moss ve fern,limon ,rotala ,saz bitkilerinden ektim.Zemin olarak 2 cm kadar midye kırığı ,3 cm kadar quartz (3-5mm/tane) ,1 adet 35 cm mango kökü ,aydınlatma olarak 2 adet 32 watt T5 simit floresan ,1 adet 2000/h 5 depet dış filtre ,hava için sobo tek çıkış hava motoru. Akvaryum günde 4-5 saat güneş alan cam kenarında ,aydınlatma ayrıca 8 saat açılıyor. Kurulumdaki en büyük eksiklikler şüphesiz zemin eksikliği ve aydınlatma yetersizliği olarak göze çarpıyor. Zamanla aydınlatmayı 240+ wata çıkarmış olsamda beslediğim bitkilerin çoğu için gereksiz bir harcama olduğu kanısına varmam fazla sürmedi. Zeminde keza aynı şekilde toprak olmasada olurdu tarzında bitkiler olduğundan pek önemsemedim.

Bitkilendirme canlı doğuranların olmazsa olmazıdır. Ama yapay bitkilerdende uzak durmamız gerekir. Yapay bitkiler suyun kalitesi üzerinde olumlu olumsuz herhangi bir faydaları olmayacağı gibi ,keskin ve sert yüzeyleri ile ona sürtünmeye çalışan veya kaçarken değen canlılarınız için tehlikeli bir silah konumundadır. Ayrıca bazı kalitesiz markaların suya yapacağı kimyasal salınımlarla balıklarınızı ağır ağır öldüreceğide acı bir gerçektir.

Gerçek bitki ,başlangıç aşamasında bakımı kolay türlerden seçilmelidir.Görüntüsü hoş diye alacağınız co2 ve yüksek ışık isteyen türler akvaryumunuza adapte olamayıp çürüyecek, suyunuzun kalitesini bozacaktır. Benim favorim elodea ,çam ,java moss ,java fern,pistia ,su mercimeği tarzı bitkilerdir. Bunlar yüksek ışık ,özel bir gübreleme ,co2 desteği olmadanda yaşamlarını sürdürüp, gelişebilirler. Canlı bitkinin balıklar üzerinde stresi azaltıcı olumlu bir etkisi vardır. Ayrıca canlı doğuranların yavruları için saklanacak / kaçacak mekanlar oluştuğundan yenilme olasılıkları azalır. Bu sayede ek bir maliyet veya çaba harcamadan balıklarınızı amatör anlamda çoğaltmış olursunuz. Yavruluk ,ayrı akvaryum/kab ,alternatif plastik/laylon parçalar anaçların veya yavruların da ölümlerine neden olabilmektedir. Bu sağlıksız ürünleri/yöntemleri kullanmaktansa canlı bitki hususunda ısrarcıyım. Üstelik bizim şehirde bitki yok diyemezsiniz. İnternet üzerinde 10 larca site ufak meblalar karşılığında Türkiyenin her yerine bitki / canlı göndermektedirler.

Yazının başında tür uyumundan bahsetmiştik.Neden aynı sınıfın 3 ferdi içiçe yaşamasın. Tabi bunun bir bedeli olmalı. Çok geniş hacimler ,bol bitkilendirme canlılar arasında sınıf farkının stresini alacak yegane etkenlerdir. Geniş hacimler çok tecribe ister diyenlerde var ,ama bilmelisinizki küçük hacimlerde balık bakmak daha zordur. Su dengeleri anlık değişir. Kontrol altına alamazsınız. Kimyası oturmuş geniş hacimli akvaryumlarda kolay kolay çürüme kokuşma olmaz ,uzun süreli kesintilerde dahi su ısısı ani düşmeyeceğinden balıklarınızın sağlıklarında ciddi değişimler gözlenmez. Geniş hacimlerde su değerlerinde en iyi verimi yakalayabilmeniz ve temizliğindeki pratiklik açısından dış filtreleri tavsiye ederim. Bitkili akvaryum olduğundan dip çekimi ,su değişimi yapmanız gereksiz olacaktır. Eksilen suyun ilavesi kafi gelir. Su sıcaklığının sabit 25 – 28 derecede tutulması hem bitkileriniz için hem balıklarınız için idealdir. Ben bu sıcaklık aralarında en çok verimi almıştım. Veliferaların sert yapıları gereği diğer canlılara sıkıntı çıkaracağını düşünüyordum. Özellikle her yerde kanunlaşmış 2 erkek 1 akvaryumda sıkıntı çıkarır yazılarından sonra sürekli olarak gelişen yavruları gözlemlemeye başladım. Aynı ortamda büyüdüklerinden midir ,kardeş olduklarındanmıdır bilinmez 80 damızlık veliferamın neredeyse yarısı erkekti kavga gözlemlemedim. Diğer balıklara karşı sertlikte de bulunmamaları beni ek külfetten kurtarmıştı. Akvaryum 200 damızlık balıkla o kadar kalabalık olmuştuki popülasyon 5. aydan sonra dengeye bindi. Artık doğan yavrular kaçamayacak derecede sık balıkla donanmıştı akvaryum. Buradanda çıkardığım sonuç siz balıkları dağıtmazsanız dahi balıkların çoğalması zaten sekteye uğradığından popülasyon bi süre sonra dengeye oturuyor.

Bitki sorunum çok oldu ,şöyleki 2 ayda bir 10 lt lik bidon dolusu budama yapıyordum. Özellikle çamların agresif ve sınırsız büyümesi beni deli etmiş bu yüzden tüm çamları söküp çöpe atmıştım. Akvaryuma harcadığınız zaman arttıkça akvaryumdan tiksiniyor insan. Budama zaman alıyor ,dış filtre bakımı zaman alıyor ,su ekle ,balık besle ,ölü yaprak temizle ,salyangoz temizle ,bitki seyrelt ,hastalık olur bakım yap derken ciddi zaman kayıpları başlıyor.Ne kadar aza indirebilirim bunun derdine düşüyorsunuz zamanla. Bu işe gönül verdiyseniz bunlar tatlı uğraşlardır ayrı mesele ,o kadarda gözümüzü korkutmayalım .

Lepistesler bilindiği gibi çokta sakin balıklar değiller. Ortam ne kadar geniş olsada bazen birkaç lepistesin kapıştığına şahit olabiliyorsunuz. Betta gibi birbirlerine kabarıp korkutmaya çalışıyorlar. Platiler tahminimden daha hızlı balık çıktılar. Jet gibi bir o tarafa bir bu tarafa sorti yapıp duruyorlar.Akvaryumdaki en canlı renklere ve en hareketli yapıya sahip balıklardı. Veliferalar iri cüsselerinin verdiği avantajla hep yemin en tatlı kısmını kapıyorlar. Alta döküldükçe diğer canlılar faydalanabiliyor.Elma salyangozlarım bu kurulumda hüsrana uğradılar. Gerek adi salyangoz sayısındaki artış ,gerekse balık nufusundaki artıştan olsa gerek kabuğundan çıkamadıklarından ve buna bağlı yem ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından telef olup gittiler. Bu arada sudaki O2 dengesizliği veya amonyak fazlalığından an çok etkilenen salyangozlar oluyor. Tüm salyangozlar zemini terkedip cama tırmanmışsa su değişimi yapıp suya O2 verme zamanı gelmiş demektir. Bitki sayısının çokluğu ışık yokluğunda sudaki oksijenin sınıra dayanmasına ve toplu balık ölümlerine neden olabilir. Bu konuda dikkatli olmalısınız. Gerekirse suya sürekli hava taşı ile hava verilmelidir.

Umarım bu yazı az çok kafanızdaki karanlığı aydınlatmıştır. Bu konu üzerine sayfalarca yazılabilir,saatlerce konuşulabilir. İlerleyen günlerde bu yazıyı farklı bir boyutta ele alacağım. Beslenme ,bitki bakımı ve aydınlatma üzerine amatör seviyede derinlere ineceğim bir yazı olacak. Kendi deneyimlerim sonucu hızlı üreyen balığı elden çıkarmanında zor olduğu bir memlekette beslemenin mantığının olmadığına karar verdim. Canlı doğurana başlayacaksanız bir kez daha düşünün. Yem masrafı ,hızlı gelişim,hızlı üreme,bakım yükünün artması vs… Buna hazırmısınız ?

Oku

Akvaryum Balıkları: Barbus Balıları

Bu aile içinde çok sayıda balık yer alır. Bu aile içindeki balıklar birbirlerine son derece benzemekle birlikte ağızları çevresinde bıyık bulundurup bulundurmamalarıyla ve sahip oldukları bıyık sayısıyla birbirlerinden ayrılır. Bu ayrım şöyle yapılır;

 Hiç bıyık taşımayanlar: Puntius
 Bir çift bıyığı olanlar: Capoeta
 İki çift bıyığı olanlar: Barbodes

Bu balıklar halk arasında yaygın olarak Barbus adıyla anılıp tanınmaktadır. Önemli bazı Barbus türleri şunlardır;

Barbus arulius



Doğal yaşama alanı Güneydoğu Hindistan’dır. Gövdesini kaplayan geniş pullar ve bir çift bıyığı ile bilimsel olarak “Capoeta”lar arasında yer alır. Gövdesine kahverengi egemendir. Bu gövdenin yanlarında yaygın ve dağınık koyu lekeler vardır. Bu türün erkeğine sırt yüzgecinde taşıdığı uzunlamasına siyah çizgilerle dişisinden kolayca ayırmak mümkündür. Yumurtaların büyüklüğü 3 mm kadardır. Elverişli koşullar altında yumurtalar 48 saat içinde çatlar ve yavrular iki gün sonra yüzmeye başlar. Yavruların iri yapılı olması nedeniyle, yüzmeye başlar başlamaz yumurtadan yeni çıkmış artemia larvaları verilebilir.

Barbus conchonius



“Gül renkli barbus”, “yakut renkli barbus” adlarıyla da tanınır. Bunun nedeni, kırmızı rengidir. Doğal yasama alanları; Hindistan, Bengal ve Assam’dır. Boyu doğada 12–15 cm bulur. Akvaryumlarda ise coğunlukla 8 –10 cm kadar olur. Değişken renk özelliğine sahiptir. Pembe renklidir. Kuyruk yüzgeci kökünde koyu renkte benekleri bulunur. Üreme devresi içinde balığın rengi parlak kırmızı bir görünüme kavuşur. Yakut balığı adını bu nedenle almıştır. Dişi erkeğe göre biraz soluk renklidir. 22-26 oC arasında rahatlıkla yaşar. Sakin mizaçlı ve barışçıldırlar. Bununla birlikte duyarlı yapıya sahip balıklarla bir araya konulması sakıncalıdır. Akvaryumda üretilmeleri kolaydır. Barbusların genel üretim yöntemlerine uygun biçimde üretilebilir.

Barbus everetti



“Soytarı barbus” adıyla anılır. Singapur ve Bornea kökenlidir. 14 cm ulaşan büyüklüğüyle iri yapılı barbuslar arasında yer alır. Gövdesi donuk sarı-pembe, göğüs yöresi krem rengidir. Gövdeyi koyu renkte fakat fazla belirgin olmayan dört dikey çizgi süsler. Dişiler erkeklere oranla daha büyük ve açık renkli olur.
Barbus everetti, akvaryum koşulları ve üreme biçimi açısından Barbus conconinusa büyük benzerlikler gösterir. Ancak B. everetti, canlı ve kuru yemin yanı sıra yeşillik yemeyi sever. Bu amaçla onlara, ince kıyılmış marul, pazı, haşlanmış ıspanak gibi bitkisel besinlerin de arada sırada verilmesi gerekir.

Barbus filamentosus



Güneybatı Hindistan, Burma ve Seylan doğada yaşadığı yörelerdir. Büyüklüğü 14 – 15 cm’dir. Genç balıklar, çok çekici yeşil altın rengindedir. Gövdelerine vuran ışık, pullar üzerinde parıltılı yansımalar yaratır. Bu nedenle kendilerine, ışıldayan, yani “Filamentosus” adı verilmiştir. Ancak balık yaşlandığında bu özelliğini yitirir ve zeytin yeşili bir renge bürünür. Balığın kuyruk kısmına doğru koyu renkte bir benek vardır. Erkeğin sırt yüzgeci kırmızı, dişilerinki ise renksizdir. En iyi geliştikleri sıcaklık 23 – 24 oC’dir. pH’ı ise 7 derece, yani asit alkali yönünden nötr olmalıdır. Akvaryumda kolay yumurta döker. Ancak kendi yumurtalarına çok düşkün olmaları nedeniyle yumurta dökümünden önce canlı yemle beslenmelidir.

Barbus lateristriga



Akvaryumlurda görülen en iri Barbuslardan biridir. Doğada yaşayan yaban türlerinin boyu 20 cm, akvaryumda üretilenlerin boyu ise ortalama 14 cm’dir. Nadiren 16 cm’ye erişir. Doğal ortamda yayıldıkları alanlar: Java, Borneo, Sumatra, Malaya ve Taylant’tır.
Birkaç değişik rengi görülür. Daha çok gümüşi renkte veya soluk sarıdır. Nadiren sarı – turuncu renklileri görülür. Balığın gövdesini adeta ortadan ikiye bölen koyu siyah renkte dikey çizgiyi, kuyruk kökünden gelen bir siyah yatay çizgi keser. Bu özelliği onu çekici kılar. Ancak balık yaşlandıkça gövdeyi süsleyen koyu renkli çizgiler griye dönüşür.
Canlı ve hareketli balıklardır. Büyüklükleri nedeniyle geniş akvaryumlar gerektirirler. Canlı yemlere karşı büyük bir düşkünlükleri vardır. İri supiresi, tubifex kurtları ve uygun büyüklükte kıyılmış toprak kurtları, onlar için ideal besinlerdir. Üremeleri tüm Barbus ailesinde olduğu gibidir.

Barbus oligolepis



Sumatra kökenlidir. Ancak 5 cm’ye ulaşabilen boyuyla “Cüce Barbuslar” arasında yer alır. Çok göz alıcı, hareketli ve oyuncu bir türdür. Erkeğin gövdesinin üstü, ışıltılı yeşil-mavi, göğüs ve karnı ise portakal rengidir. Özellikle üreme devresinde, bu portakal rengin yüzgeçlerde de belirgin olduğu görülür. Gövdeyi ayrıca, siyah renkte küçük ve düzensiz çizgiler süsler. Bu çizgiler balığın görünümünü daha da ilginç kılar. Dişiye egemen olan renk ise gri-yeşildir. Yüzgeçler erkeğinin aksine renksizdir.
Bu balıklar her türlü yemi iştahla yer. En iyi geliştikleri sıcaklık 24 oC’dir. Üreme 26–27 oC’de daha kolay gerçekleşir. Diğer türlere oranla akvaryumda daha zor üreme dönemine girer. Bununla birlikte, aradıkları ortam sağlanır, beslenmelerine özen gösterilir ve çift uygun dönem içinde üremeye sokulursa üretimin başarılı ve verimli olmaması için hiçbir neden yoktur.

Barbus schuberti



Büyüklüğü ortalama 6 cm’dir. Balığın tüm gövdesine egemen olan pembe-turuncu renk yer yer açılıp koyulaşır. Ayrıca üreme döneminde daha canlı ve parlaktır. Balığın karın ve göğsü açık eflatun renktedir. Kuyruk kökünde irice siyah bir beneği ve tüm gövdeye yayılan küçük siyah noktaları vardır.
Bu balıklar ailenin pek çok üyesi gibi, asit-alkali yönünden nötr sulardan hoşlanır. Ayrıca akvaryum sularının kireçsiz olmasına özen gösterilmelidir. 24 oC en iyi uyum gösterdikleri sıcaklıktır. Üremeleri 26 oC’de daha kolay gerçekleşir. Canlı yemden hoşlanır. Sürekli kuru yemle besleme sağlıklarını bozar.

Barbus titteya




Bu aile içinde çok sayıda balık yer alır. Bu aile içindeki balıklar birbirlerine son derece benzemekle birlikte ağızları çevresinde bıyık bulundurup bulundurmamalarıyla ve sahip oldukları bıyık sayısıyla birbirlerinden ayrılır. Bu ayrım şöyle yapılır;
 Hiç bıyık taşımayanlar: Puntius
 Bir çift bıyığı olanlar: Capoeta
 İki çift bıyığı olanlar: Barbodes
Bu balıklar halk arasında yaygın olarak Barbus adıyla anılıp tanınmaktadır. Önemli bazı Barbus türleri şunlardır;

Barbus arulius



Doğal yaşama alanı Güneydoğu Hindistan’dır. Gövdesini kaplayan geniş pullar ve bir çift bıyığı ile bilimsel olarak “Capoeta”lar arasında yer alır. Gövdesine kahverengi egemendir. Bu gövdenin yanlarında yaygın ve dağınık koyu lekeler vardır. Bu türün erkeğine sırt yüzgecinde taşıdığı uzunlamasına siyah çizgilerle dişisinden kolayca ayırmak mümkündür. Yumurtaların büyüklüğü 3 mm kadardır. Elverişli koşullar altında yumurtalar 48 saat içinde çatlar ve yavrular iki gün sonra yüzmeye başlar. Yavruların iri yapılı olması nedeniyle, yüzmeye başlar başlamaz yumurtadan yeni çıkmış artemia larvaları verilebilir.

Barbus conchonius



“Gül renkli barbus”, “yakut renkli barbus” adlarıyla da tanınır. Bunun nedeni, kırmızı rengidir. Doğal yasama alanları; Hindistan, Bengal ve Assam’dır. Boyu doğada 12–15 cm bulur. Akvaryumlarda ise coğunlukla 8 –10 cm kadar olur. Değişken renk özelliğine sahiptir. Pembe renklidir. Kuyruk yüzgeci kökünde koyu renkte benekleri bulunur. Üreme devresi içinde balığın rengi parlak kırmızı bir görünüme kavuşur. Yakut balığı adını bu nedenle almıştır. Dişi erkeğe göre biraz soluk renklidir. 22-26 oC arasında rahatlıkla yaşar. Sakin mizaçlı ve barışçıldırlar. Bununla birlikte duyarlı yapıya sahip balıklarla bir araya konulması sakıncalıdır. Akvaryumda üretilmeleri kolaydır. Barbusların genel üretim yöntemlerine uygun biçimde üretilebilir.

Barbus everetti



“Soytarı barbus” adıyla anılır. Singapur ve Bornea kökenlidir. 14 cm ulaşan büyüklüğüyle iri yapılı barbuslar arasında yer alır. Gövdesi donuk sarı-pembe, göğüs yöresi krem rengidir. Gövdeyi koyu renkte fakat fazla belirgin olmayan dört dikey çizgi süsler. Dişiler erkeklere oranla daha büyük ve açık renkli olur.
Barbus everetti, akvaryum koşulları ve üreme biçimi açısından Barbus conconinusa büyük benzerlikler gösterir. Ancak B. everetti, canlı ve kuru yemin yanı sıra yeşillik yemeyi sever. Bu amaçla onlara, ince kıyılmış marul, pazı, haşlanmış ıspanak gibi bitkisel besinlerin de arada sırada verilmesi gerekir.

Barbus filamentosus



Güneybatı Hindistan, Burma ve Seylan doğada yaşadığı yörelerdir. Büyüklüğü 14 – 15 cm’dir. Genç balıklar, çok çekici yeşil altın rengindedir. Gövdelerine vuran ışık, pullar üzerinde parıltılı yansımalar yaratır. Bu nedenle kendilerine, ışıldayan, yani “Filamentosus” adı verilmiştir. Ancak balık yaşlandığında bu özelliğini yitirir ve zeytin yeşili bir renge bürünür. Balığın kuyruk kısmına doğru koyu renkte bir benek vardır. Erkeğin sırt yüzgeci kırmızı, dişilerinki ise renksizdir. En iyi geliştikleri sıcaklık 23 – 24 oC’dir. pH’ı ise 7 derece, yani asit alkali yönünden nötr olmalıdır. Akvaryumda kolay yumurta döker. Ancak kendi yumurtalarına çok düşkün olmaları nedeniyle yumurta dökümünden önce canlı yemle beslenmelidir.

Barbus lateristriga



Akvaryumlurda görülen en iri Barbuslardan biridir. Doğada yaşayan yaban türlerinin boyu 20 cm, akvaryumda üretilenlerin boyu ise ortalama 14 cm’dir. Nadiren 16 cm’ye erişir. Doğal ortamda yayıldıkları alanlar: Java, Borneo, Sumatra, Malaya ve Taylant’tır.
Birkaç değişik rengi görülür. Daha çok gümüşi renkte veya soluk sarıdır. Nadiren sarı – turuncu renklileri görülür. Balığın gövdesini adeta ortadan ikiye bölen koyu siyah renkte dikey çizgiyi, kuyruk kökünden gelen bir siyah yatay çizgi keser. Bu özelliği onu çekici kılar. Ancak balık yaşlandıkça gövdeyi süsleyen koyu renkli çizgiler griye dönüşür.
Canlı ve hareketli balıklardır. Büyüklükleri nedeniyle geniş akvaryumlar gerektirirler. Canlı yemlere karşı büyük bir düşkünlükleri vardır. İri supiresi, tubifex kurtları ve uygun büyüklükte kıyılmış toprak kurtları, onlar için ideal besinlerdir. Üremeleri tüm Barbus ailesinde olduğu gibidir.

Barbus oligolepis



Sumatra kökenlidir. Ancak 5 cm’ye ulaşabilen boyuyla “Cüce Barbuslar” arasında yer alır. Çok göz alıcı, hareketli ve oyuncu bir türdür. Erkeğin gövdesinin üstü, ışıltılı yeşil-mavi, göğüs ve karnı ise portakal rengidir. Özellikle üreme devresinde, bu portakal rengin yüzgeçlerde de belirgin olduğu görülür. Gövdeyi ayrıca, siyah renkte küçük ve düzensiz çizgiler süsler. Bu çizgiler balığın görünümünü daha da ilginç kılar. Dişiye egemen olan renk ise gri-yeşildir. Yüzgeçler erkeğinin aksine renksizdir.
Bu balıklar her türlü yemi iştahla yer. En iyi geliştikleri sıcaklık 24 oC’dir. Üreme 26–27 oC’de daha kolay gerçekleşir. Diğer türlere oranla akvaryumda daha zor üreme dönemine girer. Bununla birlikte, aradıkları ortam sağlanır, beslenmelerine özen gösterilir ve çift uygun dönem içinde üremeye sokulursa üretimin başarılı ve verimli olmaması için hiçbir neden yoktur.

Barbus schuberti



Büyüklüğü ortalama 6 cm’dir. Balığın tüm gövdesine egemen olan pembe-turuncu renk yer yer açılıp koyulaşır. Ayrıca üreme döneminde daha canlı ve parlaktır. Balığın karın ve göğsü açık eflatun renktedir. Kuyruk kökünde irice siyah bir beneği ve tüm gövdeye yayılan küçük siyah noktaları vardır.
Bu balıklar ailenin pek çok üyesi gibi, asit-alkali yönünden nötr sulardan hoşlanır. Ayrıca akvaryum sularının kireçsiz olmasına özen gösterilmelidir. 24 oC en iyi uyum gösterdikleri sıcaklıktır. Üremeleri 26 oC’de daha kolay gerçekleşir. Canlı yemden hoşlanır. Sürekli kuru yemle besleme sağlıklarını bozar.

Barbus titteya




Seylan adasının tatlı sularından akvaryumlara girmiştir. Akvaryum balıklarında pek az görülen değişik renk tonları nedeniyle “kiraz barbus” adıyla anılır. Kiraz rengini anımsatan sarı pembe bir renk tüm gövdeye hâkimdir. Nadiren kırmızı renklileri görülür. Bu kiraz renkli gövdeyi, ağızdan başlayan, göz üzerinden geçerek kuyruk köküne devam eden, inişli çıkışlı uçlarıyla grafiği anımsatan titrek bir çizgi süsler.
Barbus titteya, küçük Barbuslar arasında yer alır. Son derece uysal, barışçıl ve karma akvaryumlar için elverişlidir. Üretilmelerindeki kolaylık nedeniylede, akvaryuma yeni başlayan için önerilebilecek bir türdür.
Üretimleri, Barbusların genel üretimine uyar. Ancak erkeğin çok etkin olması nedeniyle alışılmışın dışında, bir erkeğe iki dişi koymak daha iyi sonuç vermektedir. En iyi geliştikleri sıcaklık 23 – 26 oC’dir. Akvaryum sularının pH’ı 7, DH’ı ise 4 – 8 derece arasında olmalıdır. Yani yumuşak ve asit-alkali yönünden nötr sulardan hoşlanır. Kuru yemle beslenebilirlerse de haftada bir iki kez canlı yem verilmesi, sağlıkları ve gelişimleri açısından zorunludur.

Barbus tetrazona



Doğal yaşama alanı Sumatra ve Borneo olan bu balık, akvaryumseverler arasında çok beğenilen ve yaygın olarak yetiştirilen bir türdür. Renk ve desen benzerliği kadar hareketlerindeki çabukluk nedeniyle de “kaplan barbus” takma adıyla tanınır. Dekoratif oluşlarından başka, çok hareketlidirler, ani dalış ve çıkışlar, sert ve keskin dönüşler yapar.
Çok hareketli olmalarına karşın saldırgan değildir. Ancak, “Skalarya” ve “Gromi”ler gibi saçak kuyrukları ve uzantıları olan balıklara sataşıp rahatsız eder. Böyle balıkların bulunmadığı karma akvaryumlara konulabilir. En iyi bağdaştıkları diğer balıklar arasında, Zebra, Penguen, Tetrableck, Neon balığı ve benzerleri sayılabilir.
Bu balık, renk ve büyüklük açısından bazı çeşitlenmeler gösterir. İri türlerin boyu 7,5 – 8 cm’dir fakat çoğunluğunun 5 cm boyundadır. Gövdeye egemen olan temel renk, çoğunlukla açık sarı – pembedir. Ancak canlı turuncu renkte ve parlak kırmızı yüzgeçli olanlar da vardır. Bazı türlerde ise gövdeyi kaplayan pulların saydam olması nedeniyle balık, iç organları görülebilen saydamlıktadır.
Bütün bu çeşitlenmelerin tümünde, dört geniş ve koyu siyah çizgi gövdeyi dikey doğrultuda geçerek süsler. Bu çizgilerden birincisi göz üzerinde, ikinci ve üçüncüsü sırt yüzgecinin hemen başlangıcında ve sonunda dördüncüsü ise kuyruk kökünde bulunur. Sırt yüzgeçlerinin gövdeye yakın olan büyük bir bölümü de siyah renktedir. Diğer yüzgeçler ve sırt yüzgecinin kenarı bazı türlerde çok canlı kırmızı, bazılarında açık pembe, bazılarında ise renksizdir. Tetrazonlar, 23–25 oC arasındaki sıcaklıkta, bekletilmiş kireçsiz nötr sular ve canlı yemlerden hoşlanır.

Barbus pentazona



Kısaca “Pentazon” adıyla tanınır. “Tetrazon”a her bakımdan çok benzer ve ondan yalnızca gövdesini süsleyen dikey bant sayısının dört yerine beş oluşuyla ayrılır. Gövdeyi süsleyen koyu rekli dikey bantların Tetrazona oranla daha ince oluşu da hemen göze batan özelliklerinden biridir. Barbus pentazona, güney Çin ve Malaysiya kökenlidir. Tetrazon ile akrabalıkları vardır. Bu nedenle, yaşama, beslenme ve üreme özellikleriyle ona büyük benzerlik gösterir.

Barbus nigrofasciatus



Tanındığı diğer adı “Kara Yakut” tur. Anavatanı Seylan olan bu balık, ailesinin en güzel üyelerinden biridir. 5–6 cm uzunluğundadır. Geniş yapılı olan gövdesini, Tetrazonda olduğunca dört dikey bant süsler. Ancak bu renk özelliği değişkendir. Üreme devresi içinde bu bantlar kaybolur. Balığın rengi büyük bir bölümüyle koyu kırmızıya dönüşür. Baş, göğüs ve karın yöresi üzerinde altın parıltısıyla ışıldayan benekleri bulunan bu kırmızı alan, sırt kuyruk ve yüzgeçleri kaplıyan siyah kısım, yarattığı zıtlıkla daha da çekicidir. Dişiler daha soluk renkleriyle kolayca tanınır. Yaşama, beslenme ve üremeleri, ailenin diğer küçük yapılı üyelerine tam bir uyum gösterir.

Barbus gelius



Altın Barbus adıyla tanınır. Ana yurdu, Orissa, Bengal ve Assam gibi uzak doğu ülkeleridir. Boyları, ortalama 3 cm kadardır. Doğada bile 5 cm den büyüklerine rastlanmaz. Bıyıkları yoktur. Gövdelerine egemen olan altın sarısı renkleri nedeniyle Altın Barbus adıyla tanınır. Gövdenin yanlarında düzensiz siyah benekler görülür. Üreme devrelerinin dışında cinsiyet ayırımı yapmak biraz güçtür. Dişisi erkeğine oranla biraz daha iridir ve üreme zamanı karnı belirgin biçimde şişkinleşir.
Barbuslann genel üretim yöntemleriyle kolayca yavru alınır. Yumurtalar 24 saat içinde çatlar ve yavrular serbest olarak yüzmeksizin 48 saat kadar bulundukları yerde asılı kalırlar. Bu süre içinde vitellus keselerindeki besini tüketerek gelişimlerini tamamlar ve serbest olarak yüzmeye başlar. Yavruların bakım ve beslenmeleri Tetrazonlarda olduğu gibidir.

Barbus hustaerti



Doğal yaşama alanı, Afrika’da Aşağı Kongo Havzası’dır. Canlı ve zengin renk düzenindeki benzerlik nedeniyle “kelebek balığı” adıyla anılır. Amerika ve Avrupa’da yaygındır. Gövdelerinin temel rengi, yer yer altın rengi parıltılara sahip sarı-esmerdir. Göğüs ve karın yöresi gümüş rengi, yüzgeçler ise parlak turuncudur. Gövdede, biri solungaç kapaklarının hemen bitiminde, biri gövdenin tam ortasında, diğeri kuyruk kökünde olmak üzere koyu siyah renkte üç leke vardır. Ayrıca erkeklerin sırt ve anal yüzgeçlerinin sonları siyah lekelidir. Dişilerde ise bu leke görülmez.
Bu balıkların sularının asit-alkali açısından pH 7 yani nötr, sertliğinin ise 2 DH olması zorunludur. Aksi hâlde akvaryumda yaşatılmaları mümkün olmaz. En iyi geliştikleri sıcaklık 26 – 28 oC’dir. Beslenmelerinde kuru yemden de yararlanılabilir, bununla birlikte özelikle canlı yemden hoşlanır.

Oku