Akvaryum, Akvaryum Balıkları, Akvaryum Canlıları, Akvaryum Bitkileri, Balık hastalıkları, Balık Yemleri, Tatlı su akvaryumları, Tuzlu su akvaryumları, Canlı Balık Yemleri, Akvaryum Hesaplamaları

Tatlı Su Akvaryum Bitkileri: Su mercimeği ve Pistia




 Su mercimeği nedir
Bu iki farklı tür form olarak benzerlik teşkil ettiklerinden ,ve bence aynı şartları sevdiklerinden tek ele almak istedim. Aralarındaki bariz fark su mercimeği en fazla 3-4 yaprak ve adı üzerinde mercimek kadardır ,pistia süper ortamlarda avuç kadar büyüebilir ve10-15 yaprak açabilir.

Işığı çok severler. Işıkla beraber eğer ortamda besin bulamazlarsa yapraklar sararacak veya eriyecektir. haftalık 3 te 1 su değimi ille ve ara sıra suya katılacak maden suyu takviyesiyle çok sağlıklı bir büyüme eğrisi gösterirler. Işık şiddeti arttıkça köklerdeki büyüme hızı dikkatimi çekti. Kökler olabildiğince zemine yaklaşmaya çalışıyor ,yaprak sayıları ve atılan filizler olabildiğince fazlalaşıyor.

Kullanım alanları bana kalırsa oldukça geniş. Ciddi manada suya oksijen veren bir tür olmamasına karşın sudaki nitratı bunlardan hızlı sömüren başka bir bitkide tanımıyorum. Bu bağlamda çoğu akvarist bu bitkiyi su piresi yetiştirirken kullanıyor. Bitki fazla besini emdikçe tepeden gelen ışığın kuvveti ile coştukça coşuyor ,sudaki artık besinlerden ortamda çürüme olma ihtimalide azalıyor.

Pistia NedirSu mercimeği Pistiaya göre çok arsızdır. Yerini severse 1 pet bardağı dolusu mercimek 3-5 ayda 1 metrekare alanı kapatır. Çoğu insan sevmez bu özelliğini. Bana kalırsa akvaryumun kokusunuda bastırıyorlar bu sayede. Su buharlaşmasıda azaldığından bir nevi izolasyon oluyor akvaryuma. İki türdede ışık şiddeti azalırsa kökler çelimsiz kalıyor ,renk açılıyor veya sararıyor.

Asıl konu bu bitkiler yeni doğan yavrular için muazzam barınaklık ediyor. Uzun köke benzer uzuvlarıyla sadece ufak canlıların aralarda gezinebileceği bir yüzey koruması oluşturuyorlar. Buda canlı doğuranlarda başarıya ulaşmak için güzel bir anahtar kıvamında.

**İlk resim su mercimeği ,2. resim pistia ya aittir.Aralarındaki bariz fark su mercimeği hakikaten mercimek kadardır ,pistia ortalama misket kadar olup ,futbol topu kadar olanlarıda mevcuttur.

Oku

Bal Gromi (Colisa Chuna)

Halk arasında yaygın olarak bal gromi adıyla anılır. Boyları hemen hemen cüce
gromiler kadardır ve onlardan sonra colita allesinin en küçüğüdür. En fazla 5,5 santime kadar
büyüyebilir. Kuzey Hindiston ve Assam yörelerinde, Ganj, Brahmaputra, Hooghly
ırmaklarında yaygındır. Çeşitli renk özelliği taşıyan türleri bilinmektedir. Erkeğinin temel
rengi, koyu kahverengiden altın sarısına değin ton farkları gösteren kızıl kahverengidir. Bu
renk sırtta en koyu halini alır. Karın yöresinde ve anal yüzgecin arka bölümlerinde altın
sarısı ve bal rengini alır. Özellikle üreme zamanlarında erkek, sarı turuncu bir görünüm
kazanır. Bal gromi adıyla anılmasının da nedeni budur. Bal gromilerin erkekleri göğüslerinin
ve karınlarının altında ve anal yüzgecin ön bölümünde koyu lacivert ile kurşuni gri arasında
değişen bir lekeye sahiptir. Dişilerse hiçbir zaman böyle gösterişli ve parlak renklere sahip
değildir. Genel renkleri mat kahverengi ile uçuk pembe arasında değişir. Bu renk sırtta
koyulaşır, yanlarda ise açılır. Göğüs ve karın altı uçuk mavi veya açık eflatundur.
Bal gromiler, yaşama, beslenme ve üreme özellikleriyle cüce gromiye büyük bir
benzerlik gösterir. Bu nedenle üretimlerinde tür özelliklerini gösterir.

Oku

Balığım Ne Zaman Doğurur ?

Canlı doğuranlarda Üreme Periodu


Balığım ne zaman doğurur klasik bir soru haline geldi artık. Bu başlığın olduğu forumlarda göz kararı herkes birşeyler söyler. Ama karında gelişen embriyoyu göremediğimizden cevap veriyoruz derken azda olsa sallamış oluruz. Karnındaki siyahlık koyuysa ve davul gibiyse 1-2 günü var deriz. Tam tersi durumlarla karşılaştığım oldu. 1-2 güne doğurur diye düşündüğüm balıklarım 1-2 haftada ,karnında leke veya şişlik gözlemlemediğim balıklarımında aynı gün doğurduğuna şahit oldum.
Doğum demişken bunun aslında yalancı olduğunuda belirtmeden geçmeyelim. Anne karnında döllenen yumurtalar burada anneden bağımsız olarak gelişirler ve hareket kazanacakları güne kadar beklerler.

Sıcaklığın doğum üzerinde etkisi var şüphesiz. Yalnız bu etki 1-2 günde değil genel anlamda doğum sürecini etkileyecektir. Bir örnekle açıklayacak olursak ,26 derecede canlıdoğuranın doğum periyodu 45 güne kadar uzayacaktır. Ama aynı şartlarda sıcaklık 30 derece olursa bu süreç 25-30 güne gerileyectir.Daha erken doğum olacaktır. Ama siz tutupta doğumun son aşamasında sıcaklığı artırmaya kalkarsanız olasılıkla ebeveynleri kaybedersiniz veya gelişimini tamamlamamış ucube yavrularınız olur.

Verdiğiniz yemin kalitesi ve suyun kalitesininde doğum sürecine etkisi ve alacağınız verime etkisi tartışılmaz. Zor şartlarda veya düzensiz tek tür besinlerle beslediğiniz canlıdoğuranlar az sayıda ve düzensiz yavrulayacaklardır. Veya dişi erkek oranı yeterli olmasına rağmen üreme gözlemlenmeyecektir. Haftada 1-2 gün protein ağırlıklı veya canlı tabir edilen besinlerle beslemeniz kafi gelir. Ben dana yüreğinden hazırladığım yemlerle besliyorum.

Geniş hacimler üretim için zorunlu ihtiyaçlardır. Rafya kullanımı ,yavruluk kullanımı ,ebeveyni başka bir akvaryuma taşımak ,yavruları doğumdan sonra taşımak riskli ve sonucu istenmeyen olaylarla bitecek sorunlar çıkarabilir. Bu bağlamda geniş ,iyi dekore edilmiş veya bitkilendirilmiş akvaryumda gidişata karışmadan ,doğal yollarla yavru almak dilediğiniz hedefe ulaşmanızda en iyi yol olacaktır. Zayıf olan yavrular zaten bu süreçte elenecek ,geriye genç ,dinamik ,yaşama azmi dolu bir nesil kalacaktır. Siz ebeveynleri beslemek için yem attığınızda onlarda bi yolunu bulup artan yemlerle besleneceklerdir.Ayrıca beslemenize gerek kalmaz.

Oku

Tatlı Su Akvaryum Bitkileri: Bacopa Caroliniana

Bacopa Caroliniana

Bacopa Caroliniana nedir


Bilinen isimler : Lemon bacopa,bacopa

Bilimsel Adı : bacopa caroliniana

Orjin : Kuzey Amerika

Çok kolay bir bitkidir. Az ışıkta dahi büyümeye devam edebilir. Işık ve besin oranlarındaki artışla beraber büyüme/ gelişme kaliteside artacaktır. Eğer yeterli aydınlatma mevcutsa gübre ve karbondioksit eksik edilmemelidir.Tam anlamıyla kökten beslenen bitki olmadıklarından yaprak ve gövde için sıvı besin takviyesi yapılması gerekir. 10 derecelere kadar düşen su sıcaklıklarında canlılığını muhafaza edebilir. Bu sebeple ısıtıcı kullanılmayan sazangillerin akvaryumlarında rahatlıkla bakılabilir. 30-35 derece sıcaklık aralıklarına kadar kadar optimum büyüme çizgisini bozmaz. Ph5 asidik sulardan ph 7.5 alkali sulara kadar çeşitli sertlikte sularda barındırılabilir. Üretebilmek için uzayan dalın koparılıp /kesilip akvaryum kumuna dikilmesi yeterlidir. Orta ve arkaplan için güzel bir bitki türüdür. Toplu halde dikildiğinde farklı bir görsellik katacaktır. Yüksek ışık altında tatlı bir kızıllığa kavuşan bacopalar akvaryumunuzun vazgeçilmez bir parçası olacaklardır.

Oku

Akvaryum da Tatlı Su Midyesi Beslemek Üretimi ve Bakımı

Akvaryumda midye beslemek başlı başına bir tartışma konusu olmuştur. Midye akvaryumda yaşar mı ? Gerçekten suyu temizler mi? Öldüğünde içine çektiği herşeyi dışarı çıkarır mı? gibi acaip soruların ardı arkası kesilmez.

Piyasada akvaryumda üretilmiş midye bulmanız oldukça zor. Bazı kaynaklarda soğuk sularda ürediği ,üremesinde kilit rolü oynayan acı su balıklarından bahsedilir.Bu denge onun dar akvaryum ortamlarında yetişmesine mani olmaktadır. O yüzden alacağınız balığın yüksek olasılıkla derelerden ,göllerden toplanmış olduğuna emin olabilirsiniz. Bu bağlamda hareketli ve serin sulardan sizin tropik ,durgun sulara gelen midyeler çok ta uzun süre yaşamayacaktır. Ben elimdeki midyeleri 8. aydan sonra kaybetmeye başlamıştım. Bu midyenin sağlığına bağlı olarak ilk günlerdede gerçekleşecek bir son olabilirdi.

Midye ne yer ne içer sorusuna net bir cevap vermek gerekirse ; dengeye girmiş bir akvaryumda midye için ekstra bir şey yapmanıza gerek yok. Midye sudaki organik besinleri emerek kendi ihtiyacını giderecektir. Midyeler çöp öğütücü ,zehir emici değillerdir. Onlarında yaşamsal faaliyetleri için standartları olacaktır. Bazıları dip çekimi işlevini midyelere yaptırmak arzusundadır. Unutulan nokta midyelerde nitrit ,nitrat ,amonyak gibi zehirli bileşenlere karşı hassastırlar. Bunların artışı midyenizi kaybetmenize neden olur. Kısaca midyenizi beslemenize gerek yok. Ona temiz ,akıntılı bir ortam sunmanız yeterli olacaktır.

Midyeli akvaryuma tuz,ilaç eklememeye özen gösterin. Tüm kabuklular gibi midyelerde kimyasallara karşı hassastırlar.

Midyeler bol kumluk ,akıntılı suları severler. Yerini sevmeyen midyeniz sürekli toprağı deşeleyerek bir saban gibi akvaryumu sürecektir.Kökü zayıf zeytin ,çam gibi bitkileriniz varsa bunları sökecektir.Akıntının önüne gelen midye genelde yer değiştirmez. Buradan istediği besinleri rahatlıkla temin edebilecektir. Su sıcaklığı 25 derecenin üzerine çıkmamalıdır. Çıkıyorsa midyenizin sayılı günleri var demektir.

Midyenizin öldüğünü anlamak pek kolay olmayacaktır. İyi bir gözlem gerektirir. Ölen midye kapağını hiç olmayacağından fazla açar. Normalde sadece tüylü su giriş çıkış deliklerini görebildiğiniz midye ,öldüğünde içini tamamen gösterir bir şekilde boydan boya kapak açıyor. Bunun nedeni ölümden sonra gelen kokuşma. Akvaryum hacminiz az ise bu leş kokusunu almanız gerekir. Bazı yorumlarda midye ölünce o ana kadar çektiği tüm ağır metalleri geri salar deniliyor. Bu tamamen şehir efsanesi. O çektiği herşeyi bünyesine katarak hayatta kalmaya çalışan bir canlı. Ölünce bıraktığı tek şey kokuşan bedeninden parçalar. Bunu her canlı yapar. İnsan bile Kokuşma başladığında akvaryumda karides ,salyangoz gibi diğer kabuklular varsa bu leşe hucum edecek ,bitene kadar etrafından ayrılmayacaklardır. Etrafta boş midye kabukları görüyorsanız muhtemel sebebi budur.

Özetle midyeyi ne amaçla aldığınızı sorgulayınız. Midye fazla atılan yemleri süzerek akvaryumda ilerde yaşanabilecek olası su bozulmasının önüne geçebilir. Yavru lepisteslerimi 1 litre suyun içinde 2 ay midye sayesinde sağ tutabildim.1 litre saçma ama elimde saklama kabından başka birşey olmadığı dönemlerde oldu ,yavrular gelişemedi güdük kaldı ayrı mesele Eğer midyeleri ciddi anlamda temizlik ekibi olarak düşünüyorsanız şunu diyebilirimki hata yapıyorsunuz. Dış filtre almanız daha sağlıklı ,uzun vadede daha kazançlı bir yatırım olacaktır. Canlı çeşitliliği olarak alıyorsanız evet değişik bir tür akvaryumu daha doğal gösterebilir. Saatte kaç litre su süzdüğü önemli değil. O süzdüğü suda ağır metaller ,besinler olabilir. Ama unutmayınki onlarda bir canlı ve balıkları yaşatamayacağınız kadar kirli ortamlarda onlarıda yaşatamazsınız.

Şunuda belirterek konuyu kapatalım. Her midyeden inci çıkmaz. Bazı midyeler içine kum kaçınca bunu 5-10 yıl sedef benzeri maddelerle kaplayarak inciye dönüştürür. Siz o kadar yaşatamayacağınız için panik yapmanıza gerek yok

Bir midyenin hareketini hızlandırılmış halde aşağıda görebilirsiniz.


Oku

Japon Balıklarında Kuyruk Yırtılması

Japon Balıklarında Kuyruk Yırtılması


Kuyruktaki kanlanmalar sudaki bozulma , ısı sorunu , bulaşıcı hastalık taşıyan bir balık tarafından gelebilir.

Aslında kuyrukta kanlanma olduğu bir işarettir, balık bundan sonraki evrede dipte durmaya başlayacaktır. Sonrada hastalık iyice ilerleyecek ve balığın kuyruğunda erime başlayacak ve yem yiyemez hale gelecektir.

Bu evrelerde özenle yapılması gereken ilk unsur balığın suyunun taze tutulmasıdır. Taze su ve bol oksijen ve güzel yemlemeyle birlikte ısıda artış gösterirseniz , balığınızın bağışıklık sistemini dahada güçlü çalışmasını sağlarsınız.

İlaç kullanmak gerektiğinde tedavi asla yarım bırakılmamalıdır. Yoksa ilerki günlerde bu sorun tekrar karşınıza çıkabilir ve yorgun olan balığınızı kaybedebilirsiniz.

Bu vakalarda olan balığınız varsa;

-su ısısı yükseltilmeli
-havalandırma kuvvetli yapılmalı
-filtreler temiz tutulmalı
-vitamin takviyesi yapılmalı
-sera baktopurla , mycypur birlikte kullanılırsa hastalığın diğer yönlere sıçraması engellenmeli
-İlaçlanmış su 3.günün sonunda 3te1 oranında değiştirilmeli
-Halen devam eden hastalık belirtisi varsa ilaçlama devam edilmeli
-Hastalık durduğunda, balıkta iyileşme görüldüğünde tekrardan taze su konmalı


Ancak kanlanmış kuyruklar devam etmekteyse, kuyrukta ve yüzgeçlerde erime varsa hastalık göz fungusu olarak devam eder ve dropsiye yakalanabilir yada yüzgeçlerde erime devam eder ve çok az bir ısı dengesinden dolayı beyaz beneğe yakalanabilir.

Bu hastalıkların hepsinin ardarda gelmesinin nedenleri ise balıkların bağışıklık sistemlerinin iyi çalışmamasıdır yada yeni alınan balıklardan bulaşma ihtimalleridir.

Yukarıda saydığım en ağır durumlar varsada;
-2 litreye 5 çorba kaşığı tuz eritilerek balığın kuyruğu ve yüzgeçleri banyo yapılmalıdır
-Bu tedavide sera baktopur DİRECT kesinlikle kullanılmalıdır.
-Yem olarakta bakto tabs'la tedavi takviye edilmelidir
-Son olarakta sera cypnopur kullanılmalıdır
Ancak en son yazdığım ilaç alkol içerikli olduğundan dikkatli kullanılmalıdır yoksa balıkta defarmasyonlara yol açabilir. Balığı ilaçtan öldürebilirsiniz.

Eğerki buda olmazsa ve balıkta fungus yada beyaz benek yoksa sadece kuyrukta erime devam ediyorsa balığın hastalıktan dolayı çürümüş olan kuyruğu çok dikkatli ve düzgün bir şekilde kesilebilir. (Tabi kıkırdak değil sadece deri olan kısım ve hastalık olan yerin çok az arkasından) Kesilmiş olan yer birkaç kez tuza batırılmalı bu şekilde deri yanacağından balıktaki kanamada duracaktır. Bundan sonra yaraya baticon yada bu çeşit ilaç şırıngayla o bölgeye sıkılarak balık dezenfektanlı karantina akvaryumuna konur.

Bu şekilde çok balık kurtaran arkadaşlarım ve dostlarım oldu. Ancak bu en son yapılacak işlemlerden ve çok dikkatli yapılması gereken bir olaydır.

Özellikle küçük balıklarda bu şekilde uygulama yapmak çok zordur fakat tül kuyruk japonlarda uygulanabilir bir yöntem.

Oku

Rasbora Ailesi

Rasbora Ailesi

Bu balıklar doğada çok geniş bir alana yayılmışlardır. Doğu Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya ve Çin’e, Doğu Hindistan’dan Filipinler de bu ailenin üyelerini görmek mümkündür. Ancak, akvaryumlarda yaygın olarak yetiştirilen türlerin çoğu Malaya yarımadası kökenlidir. Bunlar, dere, ırmak, göl ve göletlerde kalabalık kümeler hâlinde yaşar.
Rasbora’lar, genellikle dayanıklı ve akvaryum, ortamına kolay uyum gösteren balıklardır. Genel olarak yumuşak ve hafif asitli sulardan hoşlanır. Her türlü yemle beslenebilir. Ancak, renklerinin parlaklık ve canlılığını yitirmemesi, sağlıklarının bozulmaması ve döl verimlerinin, düşmemesi isteniyorsa haftada bir iki kez canlı yem verilmelidir.
Geniş Rasbora ailesi içinde türlerin yarısının yapışıcı yumurtalara sahip olduğu görülür. Bunlar, yumurtalarını tabana gelişigüzel dökme yerine, Mryophillum, Cabomba, Ambulia, Eloda gibi bol yapraklı yumurta saklayıcı bitkilere bırakır. Yumurtalarını tabana döken Rasbora’ların üretiminde, Tetrazon’un üremesi esas alınır. Yumurtalarını bitki yapraklarına asan türlerde ise bitkilendirilmiş akvaryumdan yararlanmak gerekir. Üretim akvaryumu, döl alınacak türün büyüklüğüne göre: 40x20x20 cm veya 30×1515 cm olmalıdır. Akvaryum suyu dinlendirilmiş yağmur suyu ile doldurulmalıdır. Sıcaklığı 28 oC’ye yükseltilmeli, mümkün olduğunca sessiz, sakin ve oldukça loş, yarı karanlık bir ortam sağlanmalıdır. Akvaryumun özellikle ortası, yukarıda adı geçen bitkilerden biri ile sık bir biçimde bitkilendirilmelidir.
Bir ay önceden birbirlerinden ayrılan damızlık dişi ve erkek, uygun koşul ve çok iyi bir beslenme ile çiftleşmeye hazırlanır. Dişi ve erkeğin döl için en verimli devreye ulaştığı an çift gece karanlığında üreme akvaryumuna alınır. Günün ilk ışıklarıyla birlikte çift birbirini kovalamaya başlar. Bir süre sonra da ilk yumurtalar, sırt üstü dönerek karnını yapraklara süren dişi tarafından bitkilere bırakılmaya başlar. Eğer ilk gün başarılı sonuç alınamamışsa dişi üreme akvaryumundan alınır. İki gün sonra tekrar çiftleşmeye sokulur. Yumurta dökümünün tamlanmasından sonra çiftin akvaryumdan hemen alınması, yumurta kaybını önleme açısından zorunludur. Yumurtalar 28 oC sıcaklıkta 3 gün içinde çatlar. Onlara ilk günler için katı pişirilmiş yumurta sarısı eriyiği ve birkaç gün sonra da yumurtadan yeni çıkmış Artemia verilebilir.

Rasbora heteramorpha




Rasbora ailesinin en beğenilen ve tüm dünyada en yaygın olan üyesidir. Bilimsel adından çok soytarı balığı lakabıyla tanınır. Doğal yaşama alanları, Malaya Yarımadası, Taylant ve Doğu Sumatra’dır. Boyu 4–5 cm’yi ancak bulan küçük bir türdür. Bütün sırtı ve kuyruk yüzgecinin kenarları kırmızı renkte bir çizgi ile çevrelenmiştir. Bu çevrenin içi, tabanı karın yöresinde, tepe noktası kuyruk kökünde bulunan, mor renkte üçgen biçimli bir leke ile süslüdür. Göğüs ve karın da yaygın olan pembe rengin bu üçgen lekenin çevresinde biraz daha koyulaşarak yer alması, balığın çekiciliğini daha da artırır. Sırt yüzgeci ayrıca, gövdeye eğik olarak inen kırmızı damarlarla süslüdür.

Rasbora borapatensis




Tayland kökenli olan bu balığın boyu, doğada 6,5 cm’ye erişir. Ancak akvaryumun sınırlı olanakları içinde genellikle 5 cm’yi pek aşmaz. Temel rengi sarı-yeşil olup göğüs bölgesi gümüşidir. Balığın her iki yanını, solungaç kapağı üzerinden başlayan ve kuyruk köküne kadar devam eden siyah bir çizgi süsler. Bu siyah çizginin hemen üzerinde, altın renginde ince ve parlak bir bant daha vardır.
Erkeği, dişisinden biraz daha küçük oluşu ve daha ince gövdesiyle ayırt edilir. Yaşama, beslenme ve üreme özellikleriyle soytarı balığına uyum gösterir.

Rasbora caudimaculata




Malaya ve Sumatra kökenli olan bu balık “dev makaskuyruk” veya “üç çizgili rasbora” adlarıyla da tanınır. Rasboraların en irisidir. Doğada büyüklükleri 15 – 18 cm kadarsa da akvaryumlarda genellikle 8 cm’den fazla büyümez. Makas kuyruk adıyla anılması, iki çatallı kuyruğunun bir makası anımsatır biçimde açılıp kapanmasından kaynaklanır.
Balık, menekşe ve pembe yansımalar yapan, çelik mavisi ile mavi-yeşil arasında değişen bir renge sahiptir. Gövdede uzunlamasına çizgiler görülür. Kuyruğundaki kırmızı renk ona çekicilik verir. Çok hareketli ve aktif bir balıktır. Yumuşak ve hafif asitli sulardan ve 26 – 28oC sıcaklıktan hoşlanır.
Canlı ve kuru yemlerle beslenebilir. Dişiler, erkeklere oranla daha geniş gövdeleri ve şişkin karınlarıyla tanınır. Üretimleri Rasbora heteromorpha’da olduğu gibidir.

Rasbora elegans




Zarif rasbora, iki benekli rasbora adlarıyla da tanınır. Doğal yaşama alanları, Malaya Yarımadası ile yakınındaki adalardır. Doğada büyüklüğü 12–13 cm kadardır. Akvaryumlarda daha küçük olur.
Gümüşi renkte gövdesi, yanlarda iki koyu renk benekle süslüdür. Bunlardan biri sırt yüzgecinin hemen altında, diğeri kuyruk kökündedir. Sırtta ise altın parıltılı pullar yer alır. Canlı yemleri çok severler.


Rasbora kalochroma


Maskara balığı adıyla isim yapmıştır. Gövdenin temel rengi, sırtta turuncu pembe, karın yöresinde ise sarı-pembedir. Gövdeyi her iki yanda iki tane lacivert-siyah yuvarlak benek süsler. Bu beneklerden biri, solungaç kapaklarının hemen yanında, diğeri ise gövdenin ortasındadır.
Anavatanı Malaya Yarımadası olan bu balığın büyüklüğü 6–7 cm kadardır. Dişisini erkekten ayırmak güçtür. Çünkü birbirlerine son derece benzer. Üremeleri, yaşama ve beslenmeleri gibi özellikleri ailesine benzer.

Rasbora maculata




Sumatra ve Malaya yarımadası bu balığın doğal yaşama alanlarıdır. Boyunun ancak 2 cm kadar olması, onu “Cüce Rasbora” adıyla tanıtmıştır. Bir diğer adı da “benekli rasbora” dır.
Erkeğin gövdesi altın sarısı renginde olup tatlı pembe ışıltılar taşır. Göğüs bölgesi ise portakal rengidir. Gövdenin her iki yanında, çevresi kırmızı hareli koyu renk bir benek yer alır. Dişisi, renklerinin erkeğe oranla daha soluk olması, gövdesinin daha geniş bulunması ve koyu renkte iki beneğe sahip olması nedeniyle kolayca tanınır.
Sağlıklı yaşamalarını ve doğal etkinliklerini tümüyle göstermelerini sağlamak için aradıkları ortam ve koşulları yerine getirmek gerekir. Bu balıkların konulacağı akvaryumun arka yüzeyi siyah bir kartonla kaplanmalı ve akvaryumun önden gün ışığı alması sağlanmalıdır. Üstten yapılacak kuvvetli ışıklandırma sakıncalıdır. Akvaryumda yumuşak sular, tercihen yağmur suyu kullanılmalıdır. Suyun asit alkali oranı ise pH 6,3 olmalıdır.

Rasbora meimkeni


Daha çok, “siyah çizgili rasbora” adıyla tanınır. Sumatra kökenli olup akvaryumlarda pek sık rastlanılmaz. Boyu doğada 7 cm’dir. Akvaryumlarda daha küçüktür. İnce ve uzun biçimli gövdesine egemen olan bakır kızılı rengi, balığa göz alıcı bir görünüm kazandırır. Balığa renk zenginliği kazandıran diğer bir özellik, solungaç kapakları üzerinden başlıyan ve kuyruk köküne kadar kesintisiz devam edip gövdeyi ortadan ikiye bölen koyu siyah kuşaktır. Bu çizginin hemen üzerinde ve boydan boya uzanan açık renkte ikinci bir çizgi yardır.

Rasbora pauciperforata




Gövdeyi baştanbaşa süsleyen parlak kırmızı renk kuşağı nedeniyle “kırmızıçizgili rasbora” adı verilir. Bu balıkta karın kısmı gümüşi renkte ve yarı saydam görünümdedir. Sırt ise sarı-yeşildir. Gövdeyi göz üzerinden kuyruk kökünde çok küçük kırmızı noktacıkların sık bir biçimde yanyana gelmesiyle oluşmuş parlak bir çizgi bulunur. Bunun hemen altında siyah renkte ince bir çizgi uzanır. Yüzgeçler parlak, ışıltılı damarlı ve saydam yapıdadır. Doğal yaşama alanı Sumatra’dır. Boyu 6 cm’dir. Üretimlerinde, küçük boyutlu, tümüyle camdan oluşturulmuş akvaryumların kullanılması ve tabanda naylon iplik karışımından yararlanılması daha olumlu sonuç vermektedir.

Rasbora somphongsi




Rasbora meinkeni’nin küçük bir benzeridir. Boyu 3,5 cm’yi ancak bulur. Rasbora meinkeni’den ayrılan diğer bir özelliği, gövdede bulunan koyu renk çizginin gövdenin ortasında başlayıp kuyruk kökünde bitmesidir.
Son derece barışçıl olması nedeniyle karma akvaryumlarda beslenebilir. Besin olarak karma yem kullanılmalıdır. Yumurtalarını Mryophillum türü bitkilerin yapraklarına bırakmaktan hoşlanır. Sert olmayan hafif asitli sularda, çok iyi bltkilendirilmiş ve arka yüzeyi karartılmış akvaryumlarda daha iyi gelişir. En sevdiği sıcaklık 26 – 28 oC arasıdır.

Rasbora vaterifloria




“Suçiçeği” veya “ateş rasbora” adlarıyla bilinir. Bu adlar ona. gözalıcı parlak kırmızı rengi nedeniyle verilmiştir. Seylan kökenlidir ve büyüklüğü 4 cm’dir. Bu balıklarda gövdenin sırt bölümü turuncu pembedir. Göğüs bölgesi ve bütün yüzgeçler canlı portakal rengindedir. Dişiler, erkeklerden daha soluk renkli oluşları ve karınlarının şişkinliğiyle ayırt edilir.
Ilıman iklimin egemen olduğu Seylan kökenli oluşları nedeniyle 26–28 oC’deki yüksek sıcaklığı sever. Ayrıca, yumuşak ve hafif asitli sulardan hoşlanır.
Üremeleri genel olarak Rasbora ailesinin genel özelliklerine uyum gösterir. Ancak, yarı yapışıcı yumurtalarını bitki yapraklarına yapıştırdıkları kadar akvaryum tabanına gelişigüzel döktükleri de olur. Bu balıklardan loş ışıklı akvaryumlarda daha kolay döl alınabilmektedir. Yavrular son derece dayanıksızdır. Onları, su niteliğinde oluşabilecek değişikliklerden ve su ısısındaki düşmelerden korumak gerekir.

Oku